FİBROMİYALJİDE TEDAVİ NASIL YÖNETİLMELİDİR?
İKİNCİ BÖLÜM
Bu yazıyı okumadan önce "Fibromiyalji 1. bölüm"ü okumanızı öneririm.
Batı tıbbı maalesef her zamanki gibi hastalığın nedeni hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan, sebebi bilinmeyen tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi yalnızca belirtilerin tedavisine odaklanmıştır. Tedavide belirtilerin giderilmesini hedefleyen ağrı kesiciler, romatizma ilaçları, antidepresan ilaçlar, nöropatik ağrılarda (sinirlerden kaynaklanan ağrılar) kullanılan ilaçlar kullanılmaktadır. Yıllardır önerilen ve denenen bu ilaçların çözüm getirmediği çok açıktır. İlaç kullanımı tedavinin anahtarı değildir. Zaten bu durum sürpriz de değildir. Üstelik ilaçlar, hastaları rahatlatmak yerine çok fazla yan etkiye neden olarak fayda yerine zarar da vermekte ve milyar dolarlık ilaç piyasasına ve ilaç şirketlerine hizmet etmektedir.
Klinik tecrübelerime ve holistik bakış açısının bana kazandırdığı birikimlerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; beslenme yanlışlarının düzeltilmesi, düzenli ve derin uykunun sağlanması, bağırsak florasının düzenlenmesi, düzenli egzersiz, otonom sinir sisteminin dengesini bozarak sempatik sinir sistemi aktivitesini artıran ve adrenal strese neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması, vitamin ve mineral eksikliklerinin tamamlanması tedavinin temelidir.
- Beslenme yanlışları: Birçok gıdanın beslenme rejiminden çıkarılması ile ağrı azalmakta, uyku kalitesi düzelmekte ve genel iyilik hissi oluşmaktadır (35),(36),(37),(38). Beslenme yanlışlarının düzeltilmesi tedavinin en önemli basamaklarından bir tanesidir. Ancak her hastaya aynı beslenme tarzı uygulanamaz. Beslenme programı hastanın içinde bulunduğu koşullar, beslenme alışkanlıkları, hastalığın şiddeti ve seyri, eşlik eden diğer hastalıklar da göz önüne alınarak ayarlanmalıdır.
- Aspartam: Yapay bir tatlandırıcı olan aspartamın fibromiyalji belirtilerini tetikleyebileceği bilinmektedir. Hastalığı olanlarda ise şikayetlerin artmasına neden olmaktadır. Bu konuda yapılmış çok sayıda araştırma mevcuttur (39),(40),(41).
- MSG: “Çin tuzu” olarak da bilinen MSG (monosodyum glutamat) hazır sos ve et suları başta olmak üzere hazır paketli gıdalarda, yemek fabrikalarında, lokantalarda yaygın olarak kullanılan bir katkı maddesidir. Gıdaların daha lezzetli algılanmasını sağlar. Lezzet artırıcı olarak kullanılan ucuz bir kimyasal madde olmasına rağmen bağımlılık yaratır, sinir hücrelerini tahrip eder ve kansere neden olabilir. Aspartamda olduğu gibi MSG’ın da fibromiyaljiye neden olan maddelerden biri olduğu yapılan birçok çalışmada gösterilmiştir (40),(41),(42). akupunktur#ankara#gökşin#balım
- Bağırsak flora bozukluğu: Fibromiyaljisi olan hastalarda aynı zamanda sindirim sorunları da olmaktadır. Gazlanma, kabızlık, ishaller, mide ağrısı ve yanma sık görülen şikayetlerdir. Bu sorunlar irritable bağırsak sendromundaki sorunlar ile benzerlik göstermektedir (7). Fibromiyalji hastalarında % 30-70’e varan oranlarda İrritable Bağırsak Sendromu (İBS) ve % 50’ye varan oranlarda da fonksiyonel dispepsi (mide ağrısı, yanma vb.) görüldüğünü destekleyen çalışmalar mevcuttur (43),(44). akupunktur#ankara#gökşin#balım#zayıflama#holistik#tıp
Bağırsak flora bozukluğu (disbiyozis) sonucu ortaya çıkan geçirgen bağırsak sendromu (leaky gut) ve ince bağırsakta aşırı bakteri çoğalması (small intestinal bacterial overgrowth-SIBO) ile fibromiyalji arasında ilişki bulunduğunu kanıtlayan çok sayıda çalışma yapılmıştır (45),(46),(47).
Kliniğimizde takip ettiğimiz hastalarda bağırsak florası düzeltildikten sonra sindirim sistemi belirtileri ile birlikte fibromiyalji bulgularının da düzeldiğini gözlemlemekteyiz. Bu konu ile ilgili olarak “Bağırsak Florasının Önemi” ve “Probiyotik, Prebiyotik ve Sinbiyotik nedir? Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?” yazılarımızı da okumanızı öneririm.
- D vitamini eksikliği: Birçok çalışmada D vitamini eksikliği ve fibromiyalji arasındaki ilişki gösterilmiştir. Fibromiyalji hastalarında D vitamini seviyeleri düşük bulunmuş ve D vitamininin normal seviyeye yükseltilmesi ile belirtilerin hafiflediği gösterilmiştir (48),(49),(50),(51).
- Psikoemosyonel faktörler: Fibromiyalji nedenleri arasında mutlaka psiko-emosyonel faktörler de göz önüne alınmalıdır. Fiziksel faktörlere psiko-emosyonel faktörlerin de eklenmesi ile tablo daha da komplike bir hal alır.
Çocukluk çağında geçirilen çeşitli travmalar ile daha sonraki yaşlarda ortaya çıkan sağlık ve davranış sorunları arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Birçok çalışmada, tekrarlayan fiziksel ve emosyonel travmaların; örneğin cinsel tacize uğrama, madde bağımlılıkları, aile üyelerinin hapse düşmesi, yakınlarının depresyon geçirmesi veya intihar etmesi vb. gibi olumsuzluklar yaşayan çocuklarda ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açan, hatta ölümle sonuçlanan hastalıklara yakalanma riskinin arttığı bulunmuştur (52). Koroner kalp hastalıkları, kanser, kronik bronşit, amfizem, hepatitler vb. bu hastalıklar arasındadır. Sadece çocukluk çağında değil yetişkin dönemlerde geçirilen fiziksel travmaların da (örneğin darp edilmek) fibromiyalji ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir (53).
Emosyonel (psikolojik-duygusal) travmalar sağlığımızı yıllarca olumsuz etkileyebilir. Daha önce yaşadığımız bir travmatik deneyim yaşamımızın herhangi bir döneminde açığa çıkarak sağlığımızı bozan tetikleyici faktör olabilir. Bu travmaların beyinde, hafızada saklandığı ve “calcineurin” isimli bir enzimin ve “gen regülasyon faktör Zif268’in” emosyonel hafızadan sorumlu olduğu gösterilmiştir (54),(55). Araştırmacılar travmatik anıların değiştirilemeyeceği ancak olumlu anıların farkındalığının artırılması ile yavaş yavaş üstesinden gelinebileceğini görmüşlerdir. Güzel anılar kazanıldıkça travmatik anıların olumsuz etkisi azalmaktadır. Olumlu duygular bırakmış anıların sık sık hatırlanması ve yaşama olumlu olayların katılması yönünde hastaların teşvik edilmesi tedavi planın bir parçası olmalıdır.
- Egzersiz: Kronik ağrı çeken hastalar egzersiz yapmaktan kaçınırlar. Egzersizin ağrılarını ortaya çıkardığını ve artırdığını düşünürler. En son yapmak isteyecekleri aktivite egzersizdir. Ancak egzersizin sağlıklı yaşamın en önemli unsurlarından biri olduğu yapılan çalışmalarda defalarca doğrulanmıştır. Çeşitli çalışmalar fibromiyaljide orta yoğunlukta yapılan egzersizlerin özellikle fiziksel kapasiteyi artırıcı etkisi ile özgüveni geliştirdiği ve ağrıyı azaltıcı etkisi olduğunu göstermektedir (56),(57),(58). Son bilimsel çalışmalar çoğu fibromiyalji hastası için, streching (gevşeme ve germe) egzersizleri, su içinde yapılan egzersizler, yürüyüş gibi aerobik egzersizlerin yararlı ve gerekli olduğunu göstermiştir (59),(60).
Koşu, jogging, atlama, yüksek tempolu aerobik, tenis, squash gibi yüksek tempo gerektiren egzersizlerden ilk dönemlerde kaçınılmalıdır. Yine kayak, at binme, jet ski kullanma, banana gibi spor ve aktiviteler ilk dönemlerde yapılmamalıdır.
Egzersiz hastanın yapabileceği yoğunlukta başlanmalı, zorluk derecesi yavaş yavaş artırılmalıdır. Zorlama ağrıyı artırabilir. Ancak hareketsizlik de ağrıyı artırır. Zorlayıcı egzersizler yerine düşük veya orta tempolu yürüyüş, yine düşük tempolu yoga, pilates, tai chi, yüzme, dans, bahçe işleri gibi yavaş hareketler içeren sporlar başlangıç için tercih edilmelidir (57). Egzersiz kapasitesi arttıkça hareketlerin şiddeti artırılmalı farklı egzersiz türleri tercih edilmelidir. Her ne kadar literatürde düşük tempolu ve düşük yoğunluklu egzersizler önerilse de; hastanın yapabileceği yoğunluk ile başlanıp şiddeti yavaş yavaş artırılan yüksek tempolu egzersizler ile direnç egzersizlerinin de hastalığın seyrini olumlu etkilediği gösterilmiştir (61).
Egzersiz toleransı çok düşük olan kişilerde özellikle su içinde yapılan egzersizler uygundur. Su içinde yapılacak egzersizlerin havuz yerine deniz, göl ve akarsularda yapılması tercih edilmelidir. Deniz suyu içindeki minerallerin cilt yolu ile emildikleri ve genel vücut sağlığını olumlu etkiledikleri bilinmektedir. Havuzların dezenfeksiyonu için kullanılan klor ve brom ciltten emilerek sağlığı olumsuz etkiler. Klor solunum yolu enfeksiyonları, astım ve diğer solunum yolu hastalıklarına, mesane kanseri, spontan düşükler, bebeklerde konjenitel malformasyonlara neden olabilmektedir. Ozon ile dezenfeksiyon yöntemi ise daha güvenli ve etkilidir. Toksik kalıntı bırakmadan dezenfeksiyon sağlar. Hastaların kullanacakları havuzların dezenfeksiyon yöntemlerini araştırarak ozon ile dezenfekte edilen havuzları tercih etmeleri önemlidir.
Egzersiz sonrası çalıştırılan kaslarda ağrı meydana gelmektedir. Bu normal bir durumdur. Fibromiyalji hastaları ise ağrı algılama bozukluğu, fiziksel aktivite kapasitesinde azalma ve özgüven eksikliği nedeniyle egzersiz ile artan ağrıyı hastalıklarının alevlenmesi olarak algılarlar. Bırakın egzersiz yapmayı günlük işlerini bile yapmaktan şiddetle kaçınırlar. Oysa çalıştırılan kaslarda ağrı ortaya çıkmadan egzersizin kazanımlarının gerçekleşebilmesi ve kondüsyonun artması mümkün değildir. Hastalarla konuşularak bu ağrının hastalığa bağlı olarak ortaya çıkmadığı, egzersiz sonrası her insanda olan normal bir ağrı olduğu anlatılmalıdır. Hasta bilgilendirilmez ise ister düşük yoğunluklu egzersiz, ister yüksek tempolu direnç egzersizi yapsın, artan ağrıyı hastalığın alevlenmesi olarak algılayabilecek ve en önemli tedavi unsurlarından biri olan egzersizden mahrum kalacaktır.
Egzersiz planı yapılırken egzersizin düzenli ve sürekli yapılması, şiddetinin ve süresinin hastanın dayanıklılığının izin verdiği ölçüde yavaş yavaş artırılması dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır. Egzersizin yararlı olup olmaması ile aşırı yapılması arasında ince bir çizgi vardır. Bir saati aşan, hastayı zorlayan egzersiz programları ile iyilik hali çok kısa sürede tersine dönebilir ve kişiyi egzersizden soğutabilir. Hastanın egzersiz sınırları bilinçli bir şekilde tespit edilmelidir. Bu yüzden fibromiyalji hastalarının bu konuda tecrübesi ve bilgi birikimi olan ve aynı zamanda spor eğitim hizmetini de verebilecek bir alt yapıya sahip olan kliniklere başvurmalarını özellikle öneriyoruz.
- Akupunktur: Son yıllarda yapılan birçok çalışmada akupunktur tedavisinin fibromiyaljide görülen ağrı, halsizlik, depresyon, anksiyete ve ruh sağlığı üzerinde anlamlı iyileşme sağladığı bulunmuştur. Akupunktur tedavisinin fibromiyaljide azalan kas kan akımını artırdığına dair çalışmalar mevcuttur (62),(63). Akupunktur aynı zamanda uyku bozukluklarını düzenleyici etkisinden dolayı da hastaların tedaviye uyumunu ve tedavinin başarısını artırmaktadır. Konu ile ilgili olarak “Uyku Bozuklukları” yazımızı okumanızı öneririm.
Akupunkturun ağrı kontrolü üzerinde çok etkin bir yöntem olduğu bilinen bir gerçektir ve fibromiyalji tedavisinde önerilen uygulamalar arasındadır (64),(65),(66),(73). Kliniğimizde takip ettiğimiz fibromiyalji hastalarında akupunktur tedavisini etkin olarak kullanmaktayız. Bu kombine tedavi metoduyla hastalarımız çok daha kısa sürede, hızla düzelmekte ve kalıcı sağaltım sağlanabilmektedir.
- Ozon tedavisi: Fibromyalji sendromunda kullanılabilecek tedavi seçeneklerinden bir tanesi de Ozon tedavisidir. Ozonun anti-enflamatuvar ve bağışıklık sistemini düzenleyici (immün modülasyon) etkisinden yararlanarak seçilmiş uygun vakalarda bu tedaviyi de hastalarımızda başarıyla kullanmaktayız.
- Vitamin ve mineral eksiklikleri: Magnezyum (67),(68), iyot, D vitamin ve B12 vitamini eksikliği (69) fibromiyaljide görülen en yaygın eksikliklerdir. Bu eksikliklerin tamamlanması tedavinin çok önemli bir parçasıdır.
Cıva-kurşun gibi ağır metal birikimleri, metal alerjileri (9), MTHFR gen mutasyonları (70), glutatyon eksikliği (71), demir eksikliği (72) gibi faktörler de tedavi planlanırken göz önüne alınmalıdır.
Masaj yaptırmak ve saunaya girmek de fibromiyalji hastalarında tedavinin bir parçası olarak belli oranlarda rahatlama sağlayabilmektedir.
Fibromiyalji hastaları uzun yıllar boyunca hastalıklarını abartan, hastalık numarası yapan kişiler olarak suçlanmışlardır. Araştırmalar sonucunda bu karmaşık hastalığın gizemlerini çözme konusunda beklenen gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Batı tıbbı ve holistik tıp yaklaşımı fibromiyaljiyi çözme konusunda epey yol almışlardır.
Beslenme yanlışlarının düzeltilmesi, uykunun düzenlenmesi ve egzersiz yapmak gibi yaşam biçimi değişiklikleri ile belirtiler önemli ölçüde azalmakta ve hastalar hayatlarını zehir eden bu hastalıktan kurtulabilmektedirler.
Biz kliniğimizde tedavi sürecindeki hastalarımıza her türlü desteği veriyoruz ve onları yalnız bırakmıyoruz. Gerek akupunktur tedavisi, gerekse spor, beslenme ve sağlıklı yaşam konusunda eğitimler vererek hastalarımıza geniş yelpazede pek çok katkıda bulunarak hastalıklarının tedavisini yönetiyoruz.
"Sağlıklı olmak sizin elinizde; Haydi geç olmadan başlayalım"…
14.Nisan.2016
Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.