MİDE ve BAĞIRSAK HASTALIKLARI (Holistik Bakış Açısı ile)
Reflü, gastrit, duodenal ülser, spastik kolon, kabızlık ve sık tekrarlayan ishalleri bu grup hastalıklar içinde tanımlayabiliriz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık görülen bu hastalıklar iş ve güç kaybına neden olduğu gibi, aynı zamanda da kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Gastriti olan bir hastada aynı zamanda reflünün ortaya çıkması ve bu tabloya kabızlığın da eklenmesi hiç nadir bir durum değildir. Hastalar ilaç tedavisi görmelerine rağmen bu hastalıklarla çok uzun süre boyunca; belki de bir ömür boyu birlikte yaşarlar.
Modern tıbbın kurucusu Hipokrat “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır” demiştir. Yüzyıllar önce bu kelimelerle ifade edilen sindirim sisteminin önemini bir kere daha vurgulamak isterim. Sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmaz şartı sağlıklı bir sindirim fonksiyonudur. Vücudumuzun ihtiyacı olan tüm gıda unsurlarının bedenimize giriş yolu ağızdan başlayıp anüse kadar uzanan sindirim kanalıdır. Besinlerin sindirilmesi, en küçük yapıtaşlarına kadar parçalanması, emilime hazır hale getirilmesi ve vücut için zararlı olabilecek yabancı maddelerin ayıklanması sindirim sisteminin asli görevlerindendir.
Peki sindirim işlevi sırasında hangi olaylar gerçekleşir?
- Tükürük salgısının üretilmesi. Karbonhidatların sindirimi tükürükteki amilaz enzimi ile ağızda başlar
- Çiğneme ve yutma
- Mide asidinin üretilmesi
- Midede proteinleri sindiren sindirim enziminin (pepsinojen) salgılanıp aktive edilmesi
- Mideden gıdaların duodenuma (onikiparmak bağırsağı) boşalması
- Mideden onikiparmak bağırsağına geçen asit düzeyi yüksek içeriği nötralize etmek için pankreasta üretilen bikarbonatın onikiparmak bağırsağına salınması
- Yağları, karbonhidratları ve proteinleri sindiren enzimlerinin (lipaz, amilaz, tripsin, kemotripsin) pankreas tarafından üretilmesi ve salınması
- Safra kesesinde depolanan safra tuzlarının onikiparmak bağırsağına salınması
- Mide ve bağırsağın düzenli olarak yaptığı çalkalama, karıştırma ve ileriye doğru itme hareketleriyle gıdaların mideden anüse kadar iletilmesi.
- Dışkılama
Çok ayrıntılı tıbbi bilgi verip kafa karıştırmak istemem. Bu konuda bilinmesi gereken ana kavram şudur; Yukarıda anlattığım karmaşık işlemler sürecinde gıdalar parçalanır ve sindirim enzimleriyle karıştırılır. Mide ve onikiparmak bağırsağındaki bu mekanik işlemden sonra ince bağırsak ve kalın bağırsağa geçen besinlerin emilebilmesi için yapıtaşlarına yani en küçük parçalarına kadar ayrılabilmesi gereklidir. Bağırsak flora bakterilerinin en önemli görevleri gıdaların en küçük yapı taşlarına kadar ayrıştırılması ve bağırsak duvarının geçirgenliğinin korunmasıdır. “Bağırsak Florasının Önemi” başlıklı yazımda bu konudan daha geniş olarak bahsetmiştim. Bağırsak florasındaki faydalı bakteriler yediğimiz gıdalardaki, protein, karbonhidrat ve yağları parçalayarak yapı taşlarına ayrıştırır ve bağırsak duvarından emilmeye hazır hale getirir. Ayrıca flora bakterileri sindirim enzimlerinin (proteazlar, lipazlar, amilazlar, disakkaridazlar vb) sentezini de artırır. Bağırsak mukoza hücreleri enerji ihtiyacı için kısa zincirli yağ asitlerini kullanır. Faydalı flora bakterileri kısa zincirli yağ asitlenin sentezini gerçekleştirerek bağırsak mukozasının enerji ihtiyacı ve beslenmesini sağlarlar. Flora bakterilerinin bağırsak epiteli üzerinde oluşturduğu tabaka adeta bir süzgeç veya filtre gibi görev görerek bağırsak geçirgenliğini kontrol eder ve vücudumuzun giriş kapısının bekçiliğini yapar. Yabancı maddelerin emilmesine engel olurlar. Kısacası sağlıklı ve yeterli bir sindirim için sağlıklı bir bağırsağa sağlıklı bir bağırsak için de faydalı bağırsak flora bakterilerine ihtiyaç vardır.
Sindirim sisteminin ağızdan anüse kadar olan bu karmaşık işlevini otonom sinir sistemi düzenler. Otonom sinir sistemi vücudumuzun istem dışı, otomatik olarak yürütülen tüm fonksiyonlarını yönetir. Sindirim işlemi sırasındaki işlevlerden sadece çiğneme, yutma ve dışkılama işlemi istemlidir. Otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik sinir sistemi olarak birbirine zıt ancak beraber ve bir denge içinde çalışan iki komponenti vardır.
Dinlen, sindir, tamir et fonksiyonları olan parasempatik sinir sisteminin uyarısı ile sindirim işlevi başlar. Örneğin iştah verici bir yemeğin kokusu, daha lokma ağıza alınmadan sinir sistemi tarafından değerlendirilir. Parasempatik uyarı ile sindirim sistemine giden kan miktarı artar, tükürük ve mide salgısı başlar, bağırsak hareketleri artar ve sindirim işlemi başlar.
Sempatik sinir sistemi ise alarma geçiren ve kendini koruma güdüsü yaratan stres, gerilim, heyecan, korku, saldırıdan kaçma gibi tehlike anlarında ya da aşırı soğuk, aşırı sıcak, gürültü gibi çevresel şartların ani değişikliklerinde, yanlış beslenmenin neden olduğu hipoglisemik ve hiperglisemik ataklarda, uyku bozukluklarında devreye girerek vücudun bu durumlara uyumunu sağlar. Sempatik uyarı ile tam tersine sindirim sistemine giden kan miktarı azalır. Mide ve bağırsak hareketleri yavaşlar. Sindirim enzimleri ve mide asit salgısı azalır. Çünkü tehlike ve uyum sağlanması gereken hayati durumlar varken vücut sindirime vakit ve enerji ayıramaz. Öncelikler farklıdır. Vücudun iç ısısı, çevrenin ısı değişimlerine karşı dengelenecek, stres sonucu artan kan ve besin ihtiyacı karşılanacak, kaslara ve beyine yeteri kadar kan gönderilecek, hipoglisemi ve hiperglisemiye karşı önlem alınacaktır. Oysa sindirimin aciliyeti yoktur, bekleyebilir. Bir başka deyişle gündüz alarm hali yaratan sempatik uyarılar sırasında sindirim için yeterli zaman ayrılamaz. Çünkü vücut sindirim için sakin bir ortama ihtiyaç duyar. Sakin bir ortamda yeteri kadar çiğneyerek ve keyfini çıkararak yemek yenecek ki parasempatik sinir sisteminin dinlen ve sindir etkisi açığa çıkabilsin. Öğle yemeklerinden sonra ortaya çıkan “rehavetin” nedenlerinden birisi de budur. Bizim yemek kültürümüzde tüm aile birlikte sohbet edilerek yenen akşam yemekleri de aynı amaca hizmet eden çok güzel bir gelenektir. Güneşin batımından sonra parasempatik sistem aktive olmaya başlarken sempatik sistemin aktivasyonu azalmaya başlar. Gece uykusu süresince sindirim depolama ve hücre onarımı devam eder. Eğer gece parasempatik sistemin ön planda olması gereken saatlerde sempatik aktiviteyi artıracak yaşam koşulları devam ederse ve bu durum kronik bir seyir gösterirse bir süre sonra biyoritm değişir ve bunun sonucunda da vücudun otonomik düzenleme fonksiyonu bozulur. Otonom sinir sisteminin dengesinin bozulması sonucunda birçok hastalık ortaya çıkar. Bu hastalık gruplarından birisi de sindirim sistemi hastalıklarıdır.
Sindirim sistemi hastalıkları nasıl ortaya çıkar?
- Zorlu iş ve okul hayatı, trafik sıkışıklığı, kalabalık ve gürültü ortamlar gibi nedenlerden kaynaklanan kronik stres otonom sinir sisteminin dengesini bozar. Stres sonucu mide kramplarının meydana geldiğini, onikiparmak bağırsağı ülseri ve spastik kolon hastalıklarının ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz.
- Uyku bozuklukları, gece evlerde kullanılan parlak ve gün ışığı etkisi yaratan aydınlatmalar vücudu alarm halinde tutarak aşırı sempatik uyarı ile otonom sistemin dengesini bozar.
- Yemek yemeye yeteri kadar zaman ayırmama, fast food tarzı beslenme, hızla yenen ve çiğnenmeden yutulan yemekler parasempatik sinir sisteminin yeteri kadar uyarılmasına engel olarak sindirim yetersizliğine neden olur.
- Aşırı sempatik uyarı ile bağırsaklara giden kanın azalması ile bağırsak fonksiyonları ve bağırsağın kendini onarma ve yenileme yeteneği bozulur.
- Aşırı sempatik uyarı ile bağırsak hareketleri yavaşlar kabızlık ortaya çıkar.
- Bağırsak florasının tahrip olması sonucu yapıtaşlarına ayrılamayan gıda unsurları geçirgenliği bozulan bağırsak duvarından kolayca vücuda girer. Tam sindirilmemiş bu unsurlar bağışıklık sistemi tarafından yabancı madde olarak algılanırlar. Bu yabancı maddelere karşı oluşan antikorlar mide hücrelerine saldırarak otoimmun gastrit oluşumuna neden olabilir. Yine aynı şekilde bağırsak epiteline saldırıp çölyak hastalığı, ülseratif kolit vb hastalıklara da neden olabilirler. Bu antikorlar yalnız sindirim sistemi hücrelerine değil, vücudun diğer organlarına da zarar verebilir. Örneğin tiroid hücrelerine saldırırsa bu kez de Haşimato Tiroiditi ortaya çıkar.
- Bağırsak florasının bozulması ve bağırsak hareketlerinin azalması ile bağırsaklarda parçalanamayan ve yeterince sindirilemeyen karbonhidratlar kokuşarak bağırsaklarda gazlanmaya neden olur. Kötü huylu bakterilerin aşırı üremesi ishallere sebebiyet verebilir.
- Yine bağırsak florasının tahrip olması ile kısa zincirli yağ asitlerinin sentezi olumsuz etkileneceği için bağırsak epitelinin enerji ve besin ihtiyacı sağlanamaz. Bağırsak epitel hücrelerinin yenilenmesi gecikir. Emilim fonksiyonu sekteye uğrar.
- Yemek yendiğinde mide asit salgısının artması gıdaların mekanik sindirimi için çok önemlidir. Mide asidini baskılayan asit giderici ilaçlar mekanik sindirimi bozar. Mide asidi azaldığında midenin boşalması gecikir. Midede gereğinden daha uzun süre kalan besinler gaz ürettiği için şişkinliğe ve basınç artışı ile birlikte de reflüye neden olur.
- Yemek sırasında gereksiz yere fazla miktarda su içilmesi mide özsuyunun asidini ve sindirim enzimlerini seyreltir ve bu sebeple gıdaların mekanik sindirimini bozulur.
Yukarıda sıraladığım faktörler sindirim sisteminin normal çalışma düzenini bozarak reflü, gastrit, duodenal ülser, kabızlık, gazlanma, spastik kolon ve sık tekrarlayan nedeni belli olmayan ishallerin de sebebi olabilir. Vücutta hiçbir organ, doku ve hücre birbirinden bağımsız çalışmaz. Sindirim sisteminin sağlığının bozulması ve yetersiz sindirim bir süre sonra tüm vücudun sağlıklı işleyişini de sekteye uğratır ve kronik enflamasyona yol açar. Sadece sindirim sistemi hastalıklarına değil otoimmun hastalıklar başta olmak üzere birçok kronik hastalığın gelişmesine de zemin hazırlar.
20.Eylül.2015
KONU İLE İLGİLİ ÖNERİLEN YAZI DİZİMİZ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERE TIKLAYINIZ:
1- Mide Şikayetleri Konusunda Ezberinizi Bozma Zamanı Geldi 1.Bölüm
2- Mide Şikayetleri Konusunda Ezberinizi Bozma Zamanı Geldi 2.Bölüm
3- Mide Asit Salgısını Azaltan İlaçların (Proton Pompa İnhibitörleri PPI) Tehlikeleri Nelerdir? 3.Bölüm
4- Helikobakter Pilori Enfeksiyonu Nasıl Ortaya Çıkar ve Zararları nelerdir? 4.Bölüm
Yasal Uyarı: Bu metin özgün bir yazı olup telif hakkı yazara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.