Sağlıklı Beslenme ile ilgili videomuzu üstteki linkten izleyebilirsiniz.
Beslenme yalnızca karın doyurma veya açlık duygusunu bastırma eylemi değildir. Yemek yemenin asıl amacı; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek olmalıdır.
Yemek sofraları aynı zamanda bir sosyalleşme aracıdır. Aile sofralarının veya arkadaş toplantılarının birleştirici etkisi aynı zamanda mutluluk vericidir ve yemekten alınan zevki daha da çok artırır.
Hekimlere tıp eğitimi sırasında beslenme eğitimi verilmediğini itiraf etmek zorundayım. Bu da modern tıp adını verdiğimiz güncel tıp öğretisinin bazı konularda neden eksik olduğunu vurgulaması bakımından önemli bir noktadır. Bugünkü bilgilerimiz ışığında beslenmenin insan bedeni ve sağlığı üzerinde doğrudan ve çok önemli etkilerinin olduğunu iyi biliyoruz. Hal böyleyken hastalıkları tedavi eden hekimlerin sağlık ve hastalık üzerinde çok önemli etkileri olan beslenme ile ilgili bilgi sahibi olmaması tiraji-komik bir durumdur. Maalesef hekimler sağlıklı beslenme ile ilgili alanı tamamen diyetisyenlere bırakmıştır.
Sağlıklı beslenme insanların hasta olmaması ve sağlıklarını koruyabilmeleri için çok önemli bir unsur olmasına rağmen bu konuda ciddi araştırmaların yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bu konudaki bilimsel araştırmalar da pek rağbet görmemektedir. Bu çelişkinin altındaki asıl sebep ise kanaatimce şudur. Dünyada yapılan tıbbi araştırmaların büyük bir kısmında para desteği ve fon aktarımı ilaç sektörü ve ticari firmalar tarafından sağlanmaktadır. İlaç firmalarının toplumun hasta olmasını engellemek yerine hasta olanlara ilaç üretmek üzere araştırma yapmasını yadırgamamak gerekir. Sonuçta hepsi kar amacı güden ticari birer firmadır. Ne kadar çok hasta olursa o kadar çok ilaç satılacağı için araştırmalar maalesef koruyucu hekimlik yönünde olmaktan ziyade bilakis yeni ilaçlar üretmeye yönelik olan araştırmalar desteklenmektedir.
Hekimlerin birçoğunun beslenme konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmaması sebebiyle bu alandaki boşluğun hekim olmayanlar tarafından doldurulduğundan daha önce de bahsetmiştim. Ancak gözden kaçırılan bir nokta vardır ki o da şudur; Metabolizma bozukluğu olduğu için birçok kronik hastalığa tutulmuş olan hastaların beslenme yanlışlarının düzeltilmesi önemsiz bir prosedür olmayıp aslında tedavinin ta kendisidir. Bir hekimin hastasına ilaç reçetesi yazması ile beslenmesini düzenlemesi arasında mantık olarak hiçbir fark yoktur. Bu iş de en az reçete yazmak kadar önemli ve elzemdir. Bir hekimin kendisinde olan reçete yazma yetkisini hekim olmayan bir kişiye devredebilmesi mümkün müdür? Hal böyle iken reçete yazmak kadar önemli olan beslenmenin fizyoloji, fizyopatoloji, biyokimya ve endokrin gibi temel tıp bilimlerinin kapsamındaki bilgilere vakıf olmayan hekimlik mesleği dışındaki insanlar tarafından yönetiliyor olması ne büyük çelişkidir.
Diyet düzenlemesi dendiği zaman çoğunlukla konuya yiyeceklerin kalori değerleri, içerdikleri protein, yağ, karbonhidrat, mineral ve vitaminler açısından yaklaşılır. Besin öğelerinin üretim aşamasından soframıza gelene kadar geçirdikleri aşama ve vücuda girdikten sonra metabolizma süreci içinde izledikleri yol nedense göz ardı edilir. Oysa beslenme yemeğin hazırlanışından sunumuna, aile sofrasındaki uyumdan, sindirim işleminin sonuna ve emiliminden sonra vücutta gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlara kadar otonom sinir sistemi üzerine doğrudan etkisi olan bir unsurdur. Her besin öğesi vücutta farklı şekilde işlenir, depolanır ve birbirine dönüştürülür. Besin öğeleri vücutta enerji olarak veya yapı taşı olarak kullanılır. En önemlisi her besin öğesi vücutta farklı hormonal cevaplara yol açar. Örneğin glisemik endeksi yüksek karbonhidrat ve basit şekerle beslenen insanlarda sık hipoglisemi atakları oluşur. Bu da kortizol hormonu üzerinden endojen stres yaratır. Katkı maddeleri, gıda boya maddeleri doğal olmayıp, toksik etki yaratan maddelerdir. Yüksek ısı uygulanarak üretilen yağlar trans yağ haline dönerek doğallıklarını ve besin olma özelliklerini kaybederler. Vücudun doğal yapısına uymayan bu maddeler vücut tarafından yabancı madde olarak kabul edilir, besin öğesi ve yapı taşı olarak kullanılamaz. Yapay gıdalarla beslendiğimizi zannederiz ancak hücrelerimiz aç kalır, yapı çürük olur. Sonra da neden hasta oluyoruz deriz?
Sağlıklı Beslenme ile ilgili 2. videomuzu üstteki linkten izleyebilirsiniz.
Beslenmeyi bilimsel olarak anlayabilmek için vücudumuzun hangi besinleri yapı taşı olarak, hangi besinleri enerji ihtiyacı için kullandığını, besin öğelerinin birbirine nasıl dönüştürülüp depolandığını, metabolizmanın ve hormonların nasıl çalıştığını ve gıdaların bu sistemi nasıl olumlu veya olumsuz olarak etkilediğini bilmek gerekir.
Holistik bakış açısı doğrultusunda birçok hastalığın kökeninde beslenme yanlışlarının önemli bir rol oynadığını kabul etmekteyiz. Biz kliniğimizde hastalarımızı tedavi ederken aynı zamanda sağlıklı beslenme konusunda eğitip bilgilendirerek ilaçsız ve kalıcı bir şifa elde etme yolunu öğretiyoruz. “Mutfak Atölyesi” adını verdiğimiz eğitim toplantıları, birebir görüşmeler, yazılı ve görsel materyaller yoluyla besin öğelerinin vücutta metabolizma sürecinde izledikleri yolu, kişilerin sağlığı üzerindeki etkilerini, doğal ve sağlıklı gıda üretim tekniklerini anlatıyoruz. Yanlış gıda tercihlerinin nasıl hastalıklara sebep olduğu konusunda bilgilendiriyoruz. Kişilerin damak tatları ve alışkanlıklarını göz önüne alarak doğal ve sağlıklı gıdaya ulaşmaları konusunda yol gösteriyoruz.
Yazımızı her zaman olduğu gibi kliniğimizin sloganı ile bitirelim. “Sağlıklı olmak sizin elinizde; Haydi geç olmadan başlayalım”.
22.Ağustos.2015
Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.