PAYLAŞ

Depresyon - 1. BÖLÜM

Bu makale 54842 kişi tarafından görüntülenmiştir.

DEPRESYON (Holistik Bakış Açısı ile)

BİRİNCİ BÖLÜM

Depresyon sık görülen, iş ve güç kaybına yol açan kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) depresyonun tüm ülkeler için başta gelen önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu kabul etmektedir(1). Toplumda depresyonun yaygınlığı % 10-20 arasında seyretmekle birlikte bu oran ülkelere, yaş gruplarına, cinsiyete göre bir miktar farklılık gösterebilmektedir. Hastalığın görülme sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. (2),(3),(4),(5),(6).

Sürekli üzüntü hali, hayattan zevk alamama gibi nispeten hafif bulgularla seyredebileceği gibi şiddetli majör depresyon olarak adlandırılan, intihar düşünceleri ile seyreden, ayrıca psikotik belirtilerin de eklenebildiği çok geniş bir yelpazede tanımlanan bir hastalıktır. Uyku bozukluğu, iştah ve kilo değişiklikleri, halsizlik, enerji düşüklüğü, özgüvende azalma, değersizlik, suçluluk, çaresizlik hissi, dikkatini toparlayamama, kararsızlık, ağlama isteği, cinsel ilgi ve güçte azalma, ruhsal ve fiziksel aktivitelerde azalma gibi belirtilerle seyreder. Yaşam kalitesini bozar hatta intihar düşünceleri ve girişimlerine de yol açabilir. Hastalar depresyonu  “hayatımın o dönemlerini aslında yaşamamışım” şeklinde ifade etmektedirler.

Depresyon ve diğer psikiyatrik bozuklukların beyinde bulunan ve sinir hücrelerinin birbirleriyle haberleşmesini sağlayan serotonin, GABA, norepinefrin vs. gibi bazı vücut kimyasallarının dengesinin bozulması sonucu ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Depresyon tedavisinde kullanılan “antidepresan” ilaçlar bu kimyasal dengesizliği düzenleyerek etki gösterirler. Örneğin SSRI grubu ilaçlar serotoninin geri alımını engelleyerek vücutta birikmesini ve düzeyinin artmasını sağlarlar. Antidepresan ilaçlar depresyonun yanında duygu durum bozukluğu ve anksiyete gibi sık görülen bozukluklarının tedavisinde kullanılmak üzere de onaylanmış ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ilaçların birinci derecede kullanım alanları depresyon ve anksiyete bozuklukları olmasına rağmen, kronik ağrı, adet dönemi sıkıntıları, enerji düşüklüğü vs. gibi birçok hastalığın tedavisinde de reçete edilmektedirler. Bunun sonucunda antidepresan ilaçlar ABD'de geçtiğimiz yıl kolesterol düşürücü ilaçlardan sonra en çok reçete edilen ilaçlar arasında ikinci sırada yer almış ve tek başına yaklaşık 10 milyar dolarlık bir pazar payına ulaşmışlardır(7).

Yapılan birçok çalışmada ilaç kullanımına rağmen majör depresyonun neden olduğu intihar riskinin 6 kat arttığı (8) ve kalp krizi sonrasında depresyon gelişmesi halinde ölüm oranını üç kat artırdığı gösterilmiştir. Antidepresan ilaçların yaygın kullanılmalarına rağmen depresyon görülme oranları ile intihar sonucu ölüm oranlarının artarak devam etmesi ilaçların etkinliğinin tartışılmasına yol açmaktadır.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için depresyonda rol alan vücut kimyasallarının işlevlerini kısaca hatırlatmakta fayda görüyorum. Serotoninin depresyon, anksiyete, saldırganlık gibi psikolojik problemlerdeki rolünün yanı sıra uyku, iştah ve vücut sıcaklığının düzenlenmesi, kalbin gelişimi, kemik yoğunluğunun düzenlenmesi, ağrı iletimi, seksüel davranış, beyin kan akımının düzenlenmesi, kan beyin bariyerinin geçirgenliği üzerinde de etkileri vardır. Noradrenalin bazı depresyon tipleri, öğrenme bozuklukları, çocuklarda aşırı hareketlilik ve huzursuzlukla kendini gösteren “hiperaktivite bozuklukları” ile ilişkilidir. GABA ise anksiyete, sinirlilik, stres ve sıkıntı, kaygı, azalmış cinsel dürtü, baş ağrısı, kalp hastalıkları, hipertansiyon, çarpıntı, hafız problemleri ile ilişkilidir.

Acaba serotonin düzeylerini artıran depresyon ilaçları tedavi için gerçek çözüm müdür?

Batı tıbbı bakış açısıyla depresyona yaklaştığımızda depresyonun tedavisi için serotonini artıran bir ilaç vermenin sorunu çözdüğüne inanılır. Neden serotoninin düşük olduğuna ise pek de önem verilmez. Devamlı ilaç kullanılarak serotonin seviyesi yükseltilmeye çalışılır. Hastalar çok uzun süre ilaç kullanmak zorunda kalırlar. İlaçların ciddi yan etkilerine maruz kalırlar. Üstelik konunun ilk bölümünde söz ettiğim gibi yapılan çalışmalarda depresyon görülme sıklığı ve intihar oranlarındaki artış ilaçlardan istenilen sonuçların alınamadığının bir kanıtıdır. İlaç kullanan hastalar ilaç kullandıkları süre boyunca belki bir miktar rahatlama hissedebilmektedirler ancak tam bir sağaltım olmamaktadır. İlaç bırakıldıktan sonra şikayetler tekrarlayabilmektedir. Bu nedenle şikayetlerinin tekrarlayacağı korkusu ile önerilen sürelerin çok üzerinde hatta yıllarca ilaç kullanan hastaların sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur.

Depresyon beyinde sinir hücrelerinin birbirleriyle haberleşmesini sağlayan kimyasal maddelerin azalması ve dengesizliği sonucu oluştuğunu daha önce de belirmiştim.  Bağırsaklarımızda 30’dan fazla nöromediyatör olarak adlandırılan ve sinir haberleşmesini  sağlayan kimyasal madde üretilir. Bu maddelerden biri de serotonindir.  Vücuttaki serotoninin % 80’den fazlası bağırsaklarımızda sentezlenir. Bu çok ilginç bir durumdur. Bağırsak sağlığımız ile beynimiz ve duygularımız arasında güçlü bir bağlantı vardır. Son yıllarda bazı iyi flora bakterilerinin anksiyete ve depresyon bulgularını azaltıcı özelliklerinin tespit edilmesi ile birlikte “psikobiyotik” kavramı tıp literatürüne girmiştir (9),(10). Psikobiyotikler olarak adlandırılan bakteri türleri serotonin, GABA ve noradrenalin sentezleyerek duygularımız üzerinde etki gösterirler. Bu konuda yapılan çalışmalar depresyon, anksiyete ve diğer psikiyatrik hastalıklara bakış açımıza ve tedavi yöntemlerine yeni bir yaklaşım getirecek gibi görünmektedir.

Bağırsak florası ve probiyotikler konusu ile ilgili olarak “Bağırsak Florasının Önemi” ve “Probiyotik, Prebiyotik ve Sinbiyotik nedir?” yazılarımızı da okumanızı öneririm.

Bağırsaklarımızda yaşayan probiyotik bakteriler ile bağırsak sağlığımız ve dolayısı ile psikolojik durumumuz arasındaki bağlantıyı kanıtlayan birçok çalışma yapılmıştır. Konunun önemi nedeni ile bu çalışmalardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.akupunktur#ankara

- Yararlı probiyotik bakterilerden oluşan normal bağırsak florasının depresyon ve anksiyete bulgularını azalttığı bulunmuştur (11),(12),(13),(14) 

- Probiyotik bakterileri içeren fermente süt ürünlerinin tüketilmesinin beyindeki psikoemosyonel ve duygu merkezlerinde aktivite değişikliğine neden olduğu fonksiyonel MR tetkiki ile tespit edilmiştir (15). akupunktur

- Probiyotik  (Bifidobacterium longum, L. helveticus, L.rhamnossus vb) verilen deneklerde depresyon ve anksiyete belirtilerinin belirgin bir şekilde gerilediği, stres hormonu olan kortizolün seviyesinin düştüğü tespit edilmiştir (16),(17),(9),(11). 

- Bifidobacterium infantis antidepresan etki göstermesi nedeniyle “psikobiyotik” olarak tanımlanmıştır (18),(19),(20),(11). akupunktur#ankara#gökşin#balım#akapunktur

- Yapılan birçok çalışmada probiyotik bakterilerin serotonin, GABA, noradrenalin, asetikolin ürettikleri bulunmuştur (21),(22),(23),(24). 

- Yapılan çalışmalarda lactobasillus (L.rhamnossus, L.brevis, L.farciminis) ve bifidobacterium (B. angulatum, B. adolescentis,)  türlerinin GABA düzeyleri üzerinde beynin belirli bölgelerinde belirgin etkisi olduğu, stres hormonu olan kortizol seviyelerini azalttığı ve sonucunda anksiyete ve depresyon bulgularının gerilediği gösterilmiştir. (9),(25),(26),(27),(28). 

- Probiyotik bakterilerin bağırsak mukozasında serotonin salgılayan hücrelerin sayısında artış sağladıkları bulunmuştur (29). 

 

Konunun devamı ve depresyona neden olan faktörler 2.Bölümde ele alınacaktır. "Depresyona Neden Olan Faktörler 2.Bölüm" için tıklayınız. 

03.Mart.2016

 

Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazarlara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir. 

Kaynakça ve Referansları Göster

 

KAYNAKLAR

 

1. http://ichastaliklaridergisi.org/managete/fu_folder/2003-02/html/2003-10-2-079-088.htm

2. http://www.who.int/mip/2003/other_documents/en/globalburdenofdisease.pdf

3.  http://www.medikalakademi.com.tr/?get_group_doc=20/1393345168-Turkiye-Saglik-Raporu-2012.pdf

4. http://dergipark.ulakbim.gov.tr/totmd/article/viewFile/5000101193/5000094313

5. http://geriatri.dergisi.org/pdf/pdf_TJG_14.pdf

6. http://www.jcam.com.tr/files/KATD-725.pdf

7. http://www.nimh.nih.gov/about/director/2011/antidepressants-a-complicated-picture.shtml

8. http://archpsyc.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=1107316

9. http://www.pnas.org/content/108/38/16050.long

10. http://www.karger.com/Article/FullText/366281

11. http://archpedi.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=1569276

12. http://www.pnas.org/content/108/7/3047

13. http://www.nature.com/mp/journal/v18/n6/full/mp201277a.html

14.http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/nmo.12378/abstract;jsessionid=56E8E3025FDEE946B8C0D9A0C2677D1B.f01t04

15. http://www.gastrojournal.org/article/S0016-5085(13)00292-8/abstract?referrer=http%3A%2F%2Fwww.scopemed.org%2F%3Fmno%3D178317

16. http://www.tandfonline.com/doi/abs/10.4161/gmic.2.4.16108

17. Neurogastroenterology and Motility December 2011; 23(12): 1132-1139

18. http://anp.sagepub.com/content/45/12/1023

19. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4662178/

20.https://www.researchgate.net/publication/45582675_Desbonnet_L_Garrett_L_Clarke_G_Kiely_B_Cryan_JF_Dinan_TG_Effects_of_the_probiotic_Bifidobacterium_infantis_in_the_maternal_separation_model_of_depression_Neuroscience_170_1179-1188

21. https://evolutionmedicine.files.wordpress.com/2013/11/lyte-probiotics-bioessays.pdf

22. http://cdn.intechopen.com/pdfs/35443/InTech-The_impact_of_probiotics_on_the_gastrointestinal_physiology.pdf

23. http://link.springer.com/article/10.1007/s11427-014-4615-4

24. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3539293/

25. http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1365-2672.2012.05344.x/abstract

26. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4490845/

27. http://www.scopemed.org/fulltextpdf.php?mno=178317

28. http://www.psyneuen-journal.com/article/S0306-4530(12)00129-1/abstract

29http://www.revmedvet.com/artdes-us.php?id=15843

Diğer Okuyucu Yorumları
Test

Form Gönderimi

Tamam

Bizi takip edin
Yeni yazılarımızdan haberdar olmak için , e-posta adresinizi
yazarak web sitemize ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
İLETİŞİM
  • Tunus Caddesi Tokgözoğlu Apt. 63/2 Kavaklıdere / ANKARA
  • +90 (312) 426 11 81
    +90 530 305 14 22
  • balimklinik@yahoo.com
Web sitemizdeki yazılar bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tedavi yerine geçmez. İnternetteki bilgilere dayanılarak yapılan bilinçsiz uygulamalar ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Lütfen tedavinizin yönetilmesi için bir hekime başvurunuz.
Web Tasarım Teknobay.

KVKK'na uygun olarak kullanıcı deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi ziyaret etmekle çerez ve gizlilik politikamızı kabul etmiş sayılırsınız. Daha fazla bilgi edinmek için Gizlilik ve Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.

KABUL ET DAHA FAZLA BİLGİ