PAYLAŞ

Bu 5 Hormonun Dengesizliği Kilo Verme Çabalarınızı Olumsuz Etkileyebilir

Bu makale 129226 kişi tarafından görüntülenmiştir.

Yazarlar: Op.Dr. Tayfun Balım Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı  Dr. Gökşin Balım İç Hastalıkları-Dahiliye Uzmanı 

“Her şeyi doğru yapmama rağmen neden kilolarımı kontrol edemiyorum? Daha ne kadar şişmanlayacağım? Nerede yanlış yapıyorum?” 

Kilo problemi sebebiyle kliniğimize başvuran hastalarımızın pek çoğu, bu ve benzeri soruları sıklıkla sorarlar. Onlara şu cevabı veriyoruz: “Sorun sizde değil, hormonlarınızda”. Vücudumuzda birçok hormon salgılanmaktadır. Bunlar birbiri ile etkileşim ve karmaşık bir ilişki içinde görevlerini yaparlar. Yıllar boyunca edindiğimiz tecrübelere dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bu hormonların içinde özellikle 5 tanesi kilo için çok daha büyük bir öneme sahiptir.  Bunlar leptin, insülin, ghrelin, kortizol ve tiroid hormonlarıdır.  Bu hormonlardan bir tanesinin bile dengesi bozuksa kilo verme çabalarınız başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu yazımızda hormon dengesizliklerinin kilomuzu nasıl etkilediğini ele alacağız. 

1- Leptin direnci: Leptin yağ hücrelerinin salgıladığı bir hormondur. Yediklerimizden aldığımız kaloriler daha sonra kullanılmak üzere depoya gönderilir. Vücudumuzdaki en büyük depo yağ dokusudur. Yağ dokusunda gerekli enerji depolandığında yağ hücreleri leptin hormonu salgılar. Leptin kan dolaşımına geçerek beyindeki hipotalamus bölgesine ulaşır ve “Daha fazla enerjiye ihtiyaç yok, yeme isteğini durdur” mesajını iletir. Vücudun fonksiyonlarını ve hormonlarını yöneten “hipotalamus”, leptinden aldığı sinyale göre tokluk hissini oluşturur ve doyduğumuzu anlarız. Eğer leptin sinyalinde bir bozulma olursa beynimiz depodaki enerji stoğundan haberdar olamaz ve doyma hissi ortaya çıkmaz. Tokluk hissi bozulunca da gereğinden fazla yeme durumu ortaya çıkar. Bu da kilo almayla sonuçlanır. Leptin hormonu yağ hücreleriyle beyin arasında iletişimi sağlayan bir haberci gibidir. Günlük enerji bilançosu hakkında beyine bilgi aktarmaktan sorumlu olan bir hormondur.

Üstteki paragrafta anlattığım tıbbi bilgilerin daha rahat anlaşılabilmesi için şöyle bir benzetme (analoji) yapalım. Vücudumuzun yakıt deposu olan yağ depomuzu arabamızın benzin deposu gibi düşünelim.  Leptin hormonunu da arabanın benzin göstergesi gibi kabul edebiliriz. Gösterge bize depoda ne kadar yakıt olduğunu gösterir. Eğer yakıt azaldıysa yeni yakıt almamız gerektiğini biliriz ve acıkırız. Depo doluysa yakıt ihtiyacı yok demektir ve tokluk hissederiz. Eğer gösterge düzgün çalışıyorsa ne zaman yakıt alacağımıza/acıkacağımıza beynimiz karar verir ve bu şekilde açlık tokluk duygumuz normal olarak fonksiyon görür. Fakat bazı durumlarda depodaki yakıtı gösteren gösterge bozulabilir. Bu durum leptin direnci olarak adlandırılır. Benzin göstergesi bozuk olan arabanın sürücüsünün, depoda benzin yokmuş gibi düşünerek sık sık benzin istasyonuna girmesi ve ihtiyacından fazla benzin alması gibi, leptin direnci gelişen kişilerde de beyindeki kontrol merkezi yağ dokusundaki enerji miktarından haberdar olamaz ve sanki depolar boşmuş gibi düşünerek sürekli açlık duygusunu uyarır.  İştah kontrol mekanizmasındaki bu bozukluk obeziteye giden yolun başlangıcıdır.

2- İnsülin direnci: Eğer kilo fazlalığınız varsa sizde de insülin direnci olma ihtimali oldukça yüksektir. Genelde insülin dendiğinde kan şekerini düşüren bir hormon akla gelir. Doğrudur, insülin kan şekerini dengeler ama bundan çok daha önemli başka görevleri de vardır. İnsülin bir depolama hormonudur. Şekeri hücre içine sokarak depolanmasını sağlar. Fazla şekerin ise yağa çevrilerek yağ deposuna gönderilmesini yönetir. Yalnızca şekerin değil proteinlerin ve minerallerin de hücre içine sokulmasını sağlar. Beslenme yanlışlarından dolayı insülin hormonunun aşırı yükselmesi sonucunda bu hormon hücrelere sözünü geçiremeyecek bir hale gelir. İşte bu duruma insülin direnci adını veriyoruz. Yukarıda insülinin bir depolama hormonu olduğundan bahsettim. Eğer insülin direncine bağlı olarak kanda yüksek seviyede insülin varsa yağ deponuzdaki yağların enerji olarak kullanılması mümkün değildir. Ne kadar diyet yaparsanız yapın yağlarınızı yakamazsınız! İnsülin buna izin vermez. İnsülin direnci düzeltilmediği sürece sağlıklı kilo verilemeyeceğini altını çizerek vurgulamak isterim.

İnsülin direnci ile leptin direnci birlikte gelişip, birbirini tetikleyen ve metabolizmayı iki ayrı koldan bozan klinik tablolardır.

İnsülin direnci ve beslenme ilişkisi hakkındaki videomuzu yukarıdaki pencereden izleyebilirsiniz

3- Ghrelin fazlalığı: Ghrelin mideden salgılanan bir hormondur. Açlık hissini oluşturur. Ghrelin ne kadar yüksekse açlık hissi de o kadar fazla olur. Sürekli bir şeyler yemek istiyorsanız ve doymak bilmiyorsanız bunun sebebi ghrelin fazlalığı olabilir. Bu hormon beyindeki açlık merkezini uyararak özellikle şekerli gıdalara karşı bir istek yaratır.

Uyku bozukluğunun ghrelin yüksekliğine sebep olduğunu biliyoruz. Uyku problemi yaşayan insanlarda özellikle gece ortaya çıkan dayanılmaz yeme isteğinin altında yatan en önemli sebep ghrelin denge bozukluğudur.

4-Kortizol yüksekliği: Stres durumunda kortizol hormonu yükselir. Bu durum normal şartlarda bizi tehlikelere karşı alarm durumuna geçiren fizyolojik bir cevaptır. Kısa süreli ve geçici olması durumunda kortizol yüksekliği bir sorun yaratmaz. Ancak stres süresinin uzaması ve kronik bir hale gelmesi vücutta birçok soruna yol açar. Kortizol yükselmesi özellikle şekerli ve karbonhidratlı gıdalara karşı bir açlık hissi yaratarak aşırı yemek yeme isteğini körükler.

Öte yandan yüksek kortizol kas dokusunun yıkımını artırarak kas kaybına da sebep olur. Kaslarımızı bir arabanın motoru gibi düşünebiliriz. 8 silindirli büyük bir motorla küçük hacimli bir motorun yaktığı yakıt bir olur mu? Ne kadar çok kasımız varsa o kadar çok enerji tüketiriz ve metabolizma hızlanır. Kas kaybedilmesi metabolizmanın yavaşlaması demektir. Yani daha az enerji tüketmek ve sarf edemediğimiz enerjiyi de depolamak (kilo almak) anlamına gelir.

Kronik kortizol yüksekliğinin istenmeyen bir başka sonucu da depresyondur. Kronik stres ve yüksek kortizol depresyona yol açar. Depresyon kişinin bütün fizyolojik düzenini bozan bir klinik tablodur. Yeme ve iştah düzenini de bozarak kilo almaya sebep olabilir.

 

5- Hipotiroidi: Kandaki tiroid hormonunun düşük olması veya etkisiz olmasına hipotiroidi adını veriyoruz. Hipotiroidi metabolizmayı yavaşlatarak vücudun bütün dengesini alt üst eder. İstirahat halindeki enerji tüketimi tiroid hormonlarıyla yakından ilişkilidir. İstirahat halindeki enerji tüketiminin %20-25’i tiroid hormonlarına bağlıdır. Tiroid hormonlarındaki küçük farklar bile istirahat enerji tüketiminde önemli değişikliklere neden olabilmektedir. Obezite, bozulmuş tiroid fonksiyonlarıyla sıklıkla birliktelik gösteren hastalıklardan biridir. Özellikle hipotiroidi ve Hashimoto tiroiditi obez hastalarda sık görülmektedir (1). Yapılan çalışmalarda obezlerde %21,57 gibi yüksek bir oranda hipotiroidi ve subklinik hipotiroidi saptanması bu ilişkiyi desteklemektedir (2). Toplumumuzda, özellikle genç kadınlarda artan tiroid patolojisi ile obezite birlikteliği son derece dikkat çekicidir. İnsülin direnci, metabolik sendrom ve obezite bu hastalarda son derece yaygındır ve bunlar genelde kilo kaybına da direnç gösterir. Bozulmuş tiroid fonksiyonları nedeniyle yavaşlayan metabolizma hızı da bu duruma katkı sağlar. Bu nedenle hastalar hem obezite, hem tiroid patolojileri yönünden taranmalı, gerekli tedavi ve takiplerine ivedi olarak başlanmalıdır. Tiroid hastalıkları ile ilgili ayrıntılı bilgiyi “Tiroid Fonksiyon Bozuklukları” yazımızda bulabilirsiniz

Öte yandan hipotiroidi, ruhsal çöküntü, halsizlik yorgunluk bitkinlik gibi şikayetlere de yol açarak hareket etme isteğini engeller. Hipotiroidisi olan insanlar hareket etmek istemezler ve tembelleşirler. Ayrıca bu hastalarda uyku bozukluğu da gelişir. Uyku bozukluğunun metabolizmayı pek çok açıdan olumsuz olarak etkilediğini daha önce birçok yazımda vurgulamıştım.

Yediklerime dikkat etmeme ve spor da yapmama rağmen neden kilo veremiyorum?

Kilo artışınızın ya da karın bölgenizdeki yağlanmanın altında yatan sebebi bir türlü bulamıyorsunuz değil mi? İşte size kilo problemine yol açabilecek pek çok sebep! Altta yatan bu sebepler teşhis edilip düzeltilmeden kilo verme çabalarınız başarıya ulaşamayacaktır. İlk anda tartıda 3-5 kilo verilmiş gibi görünse de bunun devamı gelmez. Tartıda görülen bu birkaç kiloluk kayıp da yağ değil, su kaybıdır. Tekrar kolayca geriye gelecektir.

Obezite ciddi bir metabolizma problemidir ve hekimleri ilgilendiren tıbbi bir konudur. Kilo verme girişimleriniz her seferinde hayal kırıklığıyla sonlanıyorsa hormonal bir sorununuzun olup olmadığına mutlaka bakılmalıdır.  Başvuracağınız kişi metabolizma konusunda tecrübeli ve kilo kontrolü konusunda deneyimli bir hekim olmalıdır. Yalnızca diyet listesi uygulayarak sorunu çözemeyebilirsiniz. Hatta var olan sorunlarınız bu şekilde daha da ağırlaşabilir.  

Kilo vermede arzu edilen sonuç kas kaybetmeden, hatta bir miktar da kas kazanarak tamamen yağdan vermektir.

Peki, sağlıklı kilo vermek için nelere dikkat edilmelidir? 

- Var olan hormonal bozukluklar düzeltilmelidir. 

- Eğer kişide varsa diyabethipertansiyonmetabolik sendrom, insülin direnci, gut hastalığı vs. gibi hastalıklar da tedavi edilmeli veya kontrol altına alınmalıdır. 

Beslenme programı kişiye özel olmalıdır. Bilgisayardan çıkarılan tek tip diyet listeleri her insan için uygun olmayabilir. 

Bağırsak florasının düzenlenmesine önem verilmelidir. 

- Vücuttaki vitamin ve mineral eksiklikleri tespit edilmeli ve bu eksiklikler uygun bir şekilde tamamlanmalıdır. Kilo kontrolü için elzem olan esansiyel yağ asitleri de desteklenmelidir. 

- Kişinin fizik kondüsyonuna ve egzersiz kapasitesine uygun, bilinçli bir egzersiz programı düzenlenmelidir. Hastanın durumuna ve gelişmesine göre daha sonradan gerekli düzenlemeler yapılmalı, bilinçli bir şekilde takip edilmeli ve sakatlanmaması için her türlü tedbir alınmalıdır.

Stresi azaltacak doğal yöntemler konusunda hastalara yardımcı olunmalıdır.

Uyku bozukluğunu düzenlemeye yönelik tedbirler alınmalıdır.

Akupunktur tedavisi otonom sinir sistemini doğrudan etkileyerek açlık/tokluk duygusunu düzenler ve hormon dengesinin sağlanmasına katkıda bulunur. Stresi azaltır ve uyku bozukluklarını düzenler. Kliniğimizde kilo kontrolü için takip ettiğimiz hastalarımızda destek olarak akupunktur tedavisini de başarıyla kullanmaktayız.

12.Haziran.2016

 

KONU İLE İLGİLİ ÖNERİLEN DİĞER YAZILARIMIZ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERE TIKLAYINIZ:

1- Obezite ve kilo kontrolü (sağlıklı zayıflama)

2- Fazla kilolarınızın sebebi uykusuzluk olabilir

3- Hormonlarımızı Doğal Yöntemlerle Nasıl Dengeleriz?

 

Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazarlara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.

Kaynakça ve Referansları Göster
Diğer Okuyucu Yorumları
Test

Form Gönderimi

Tamam

Bizi takip edin
Yeni yazılarımızdan haberdar olmak için , e-posta adresinizi
yazarak web sitemize ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
İLETİŞİM
  • Tunus Caddesi Tokgözoğlu Apt. 63/2 Kavaklıdere / ANKARA
  • +90 (312) 426 11 81
    +90 530 305 14 22
  • balimklinik@yahoo.com
Web sitemizdeki yazılar bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tedavi yerine geçmez. İnternetteki bilgilere dayanılarak yapılan bilinçsiz uygulamalar ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Lütfen tedavinizin yönetilmesi için bir hekime başvurunuz.
Web Tasarım Teknobay.

KVKK'na uygun olarak kullanıcı deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi ziyaret etmekle çerez ve gizlilik politikamızı kabul etmiş sayılırsınız. Daha fazla bilgi edinmek için Gizlilik ve Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.

KABUL ET DAHA FAZLA BİLGİ