PAYLAŞ

Kronik Kabızlık Ciddi Bir Hastalık Belirtisi Olabilir! - 1.BÖLÜM

Bu makale 137465 kişi tarafından görüntülenmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM

Sağlıklı bir sindirim sistemi, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez şartlarından birisidir.  Bağırsaklar düzenli olarak çalışırken bunun insan sağlığı üzerindeki öneminin genellikle farkına varılmaz. Ne zaman sindirim sistemi ile ilgili şikayetler, özellikle de kabızlık şikayeti ortaya çıkarsa, işte o zaman bağırsak sağlığının önemi fark edilir. Araştırmalar 80 yıl yaşayan bir insanın ömrünün 2 yılını tuvalette geçirdiğini belirtmektedir. Kronik kabızlık yaşayanlarda bu süre daha da uzundur.     

Kabızlık sorunu toplumda sık görülen şikayetler arasındadır.  Amerikan toplumunda yapılan bir istatistiğe göre her 4 kişiden birisinin kabızlık sorunu yaşadığı belirtilmektedir.  Son yıllarda takip ettiğim hastalarımın şikayetlerini dikkate aldığımda bizim ülkemizdeki oranın da bundan daha düşük olmadığını söyleyebilirim. Bu kadar yaygın bir şikayet olmasına rağmen kabızlık yakınması yaşayanların  yalnızca üçte birinin sağlık kurumlarına başvurduğu görülmektedir.

Kronik Kabızlık ile ilgili videomuzu üstteki linkten izleyebilirsiniz

Kronik kabızlık;  ciddi gastrointestinal sistem hastalıklarının habercisi olabilmektedir. İskemik kolit, kolorektal bölge kanserleri, mide kanseri, divertikülit, vs. gibi pek çok hastalığın belirtilerinden bir tanesi de kabızlıktır. Özellikle genç ve kronik kabızlık şikayeti olan insanlarda, kabızlığa ek olarak mide-bağırsak sistemi (GIS) kanaması, kansızlık, ya da kilo kaybı gibi başka önemli bulgular da eşlik ediyorsa bu gruptaki hastalar tetkik edilmeli ve altta yatan önemli bir sebebin olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. 

Amerikan Gastroenteroloji Derneğinin  2015’deki  yıllık  toplantısında sunulan bir bildiride,kronik kabızlık ile kalın bağırsak ve mide kanserleri arasında  bağlantı olabileceğine dair bilimsel kanıtlar bulunduğu ifade edilmiştir. Kolorektal kanser, mide kanseri, iskemik kolit gibi hastalıklarla kronik kabızlığın birlikte görülme sıklığının yüksek olmasının şaşırtıcı olduğu belirtilerek aradaki bu ilişkinin daha çok araştırılması gerekliliği üzerinde durulmuştur.

Dışkı nasıl oluşur?

Sindirim işlevi, daha gıdalar ağızda çiğnenirken, tükürük ile temas ettiği andan itibaren başlar, kalın bağırsakta besinler ve su emildikten sonra kullanılamayan artıkların dışkı yoluyla atılması ile son bulur. Sindirim kanalını ağızdan başlayıp anüste sonlanan bir boru sistemi gibi düşünelim. Yediğimiz gıdalar bu boru sistemi içinde ağızdan anüse doğru ilerlerken değişik işlemlerden geçer ve gıdalar en küçük yapı taşlarına kadar parçalanır. Sindirim işlevi için gerekli olan tükürük, safra ve pankreas salgılarının akış yönü bağırsağın içine doğrudur. Gıdalar yapı taşlarına parçalandıktan sonra vücudumuza girecek hale gelirler.  Bu aşamada vücut ihtiyacı olan gıda unsurlarını bu boru sisteminden vücudun içine alır. Geri kalan posalar ise yoluna devam eder ve anüsten dışkı olarak atılır. Sindirim kanalının iç boşluğu aslında vücudumuzun dış kısmıdır. Bir gıdayı çiğneyip yuttuktan sonra bu gıdayı vücudumuza girmiş olarak kabul ederiz. Bu bir mantık yanılmasıdır. Yediğimiz gıdalar bağırsak duvarından emildikten sonra vücudumuza girmiş olur. Bağırsağımızdan emilmemiş olan tüm gıda artıkları vücudumuzun dış kısmında kalır ve bağırsaklarımız içerisinde ilerleyerek anüsten dışarıya atılır. Dışkı ağızda başlayan sindirim işleminin son ürünüdür.

Normal dışkılama dediğimizde ne anlaşılmalıdır? Öncelikle düzenli bir dışkılama için, tuvalete gitme saatinin önemli olduğunu belirtmeliyim. Çünkü bu, bağırsak çalışmasının düzenli olduğunu gösteren en önemli kriterlerden birisidir.   Her ne kadar bu davranış kişinin alışkanlıklarıyla da bağlantılı olsa bile, günün aynı saatlerinde tuvalet ihtiyacını gideriyor olmak sağlıklı bir dışkılama alışkanlığının göstergesi olarak kabul edilmektedir. Genellikle sabah uykudan kalktıktan sonraki zaman diliminde, ağrısız, yumuşak ama şekilli, fazla bir ıkınma gerektirmeyen, tüm rektumun boşaltıldığı ve tam anlamıyla rahatlama sağlayan bir dışkılama normal kabul edilir. Dışkılama aralığı zaman zaman iki güne kadar uzayabileceği gibi, bazı insanlarda günde 2-3 defa da olabilir. Bu değişiklikler seyrek olarak meydana geldiğinde anormal kabul edilmez. Dışkılamanın gün içindeki sıklığının artması ile beraber kıvamının da yumuşayarak, şeklini kaybetmesi ishal, tam tersi dışkılama aralıklarının sürekli olarak iki gün veya daha da fazla uzaması, kıvamının sertleşmesi, fazla ıkınma gerektirmesi ise kabızlık olarak adlandırılır. Her ikisi de sindirim sistemi sağlığının dolayısı ile tüm vücut sağlığının bozulduğunun belirtisidir.

Sindirim sistemi genel vücut sağlığımızı nasıl etkiler?

Vücudumuzun ihtiyacı olan tüm gıda unsurlarının bedenimize giriş yolunun ağızdan başlayıp anüse kadar uzanan sindirim kanalı olduğunu yukarıda da belirtmiştim. Besinlerin sindirilmesi, en küçük yapı taşlarına kadar parçalanması, emilime hazır hale getirilmesi ve vücut için zararlı olabilecek yabancı maddelerin ayıklanması sindirim sisteminin asli görevlerindendir.

Sağlıklı bir sindirim işlevi sonucunda bağırsaklardan emilen besinler vücudumuzda yapı taşı ve enerji kaynağı olarak kullanılır. Sindirim işlemi, yeterli veya sağlıklı gerçekleşmediğinde bundan tüm beden sağlığı olumsuz etkilenecektir.

Bağırsaklarımızda toplam ağırlıkları 1,5 kilogramı bulan ve 100’ün üzerinde çeşidi olan flora bakterileri yaşar.  Probiyotik bakteriler olarak adlandırılan flora bakterilerinin miktarı ve çeşitliliği bağırsak sağlığını dolayısı ile tüm vücut sağlığını belirleyen en önemli faktördür. Probiyotik bakteriler gıdaların parçalanması, bağırsak geçirgenliğinin korunması, mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin sentezlenmesine kadar birçok işlevden ve daha fazlasından sorumludur. Probiyotik bakteriler bazı araştırmacılar tarafından” yeni tanımlanan organımız” olarak da adlandırılmaktadır.(Daha geniş bilgi için Bağırsak Florasının Önemi yazımızı okuyabilirsiniz). Yapılan çalışmalarda probiyotik bakterilerinin genel vücut sağlığının yanı sıra, ruhsal durumla da ilişkisi olduğu gösterilmiştir. Diyabetobeziteotoimmün hastalıklaralerjik hastalıklar, kanser, otizm vs. gibi birbiriyle bağlantısı yokmuş gibi görünen pek çok farklı hastalıkla, bağırsak florası arasında güçlü bir ilişki olduğuna dair son yıllarda yayınlanmış pek çok bilimsel makale mevcuttur.  Hatta bu yayınlarda, bağırsakta yaşayan flora bakterilerinden her bir probiyotik türünün eksikliğinde farklı bir hastalık ya da belirti ortaya çıktığına dair ifadeler de yer almaktadır. Faydalı flora bakterilerinin tahrip olması gıdaların sindirimini ve bağırsak hareketlerini olumsuz etkileyerek kabızlık gelişmesi üzerinde de rol oynar.

Kabızlık genel vücut sağlığımızı nasıl etkiler?

Kalın bağırsaklar en fazla 1-1.5 kg dışkı taşıyabilme kapasitesine sahiptir. Ancak kabızlık geliştiğinde bu miktar  yaklaşık 4-4.5 kg sert ve kuru dışkı miktarına kadar çıkabilmektedir. Bu miktardaki dışkı kalın bağırsağı gerer ve hassas bağırsak mukozasını irrite eder. Buna bağlı olarak da karında gerginlik, huzursuzluk hissi ve ağrı meydana gelebilir. Dışkı bağırsakta uzun süre bekleyince fazla miktarda toksin ortaya çıkar ve bu zehirli maddeler bağırsak duvarından emilerek vücut dolaşımına geçer. Vücudun toksin eliminasyon sistemi ve bağışıklık sisteminin mücadele etmesi gereken toksik yük artar.

Bağırsakların stres uyaranlarına karşı hassas olduğu bilinen bir gerçektir.  Aynı şekilde beynimizin de bağırsaklardan psikolojik durumumuzu olumlu veya olumsuz etkileyebilen bir takım sinyaller aldığı  gösterilmiştir.  Stres ile karnımıza kramplar girmesi veya kabızlık meydana geldiğinde kendimizi huzursuz hissetmemiz bağırsaklar ile beynimiz arasındaki her iki yöndeki etkileşime örnektir. Bağırsak flora bozukluğunun (disbiyozis) depresyon, dikkat bozukluğu, uykusuzluk, otizm, panik atak gibi hastalıkların ortaya çıkmasında bir etken olabileceğine dair kanıtlar mevcuttur.  Bir başka deyişle bağırsakların vücut sağlığımıza etkisi sadece kabızlık, ishal, kilo kaybı ya da kilo alımı ile sınırlı değildir. Vücut sağlığı ve bağırsak sağlığı arasındaki karşılıklı ilişki göz önüne alındığında, bağırsak sağlığının dış görüntümüzden kendimizi nasıl hissettiğimize ve davranışlarımıza kadar şaşırtıcı bir etkisi bulunmaktadır.  

Yapılan birçok çalışmada kronik kabızlık ile rektum kanseri, mide kanseri, divertikülit ve iskemik kolit arasında ilişki bulunduğu bildirilmektedir. Kronik kabızlık hemoroide (basur) ve anal fissür olarak adlandırılan çatlakların oluşumuna da zemin hazırlayabilmektedir. Fissür genellikle büyük ve kuru dışkının bağırsağın iç duvarında yarattığı travma sonrası ortaya çıkar.Kronik kabızlık kadınlarda genital ve üriner sistem sağlığını da olumsuz etkiler. Kadınlarda üreme organları ile kalın bağırsakların yerleşimi birbirine çok yakındır.  Kalın bağırsaklarda bulunan büyük miktardaki dışkının yaptığı basınçla rektum vaginaya doğru sarkabilmekte (prolapsus) ya da mesane tam olarak boşalamamakta, bunun sonucunda idrar böbreklere doğru geri kaçabilmektedir. Vesikoüreteral reflux adı verilen idrarın böbreklere geri kaçışı böbrek iltihabı riskini artırır ve böbreklerde kalıcı hasar meydana getirebilir.

Büyük ve sert dışkının itiş gücü bağırsağın anüsten dışarı sarkmasına (rektal prolapsus) neden olabilir.  Rektal prolapsus vakalarının % 60’ında kronik kabızlık altta yatan asıl sorundur. Rektal prolapsus geliştikten sonra bunun tedavisi için cerrahi müdahale gerekebilmektedir.

Kabızlığa neden olan faktörler nelerdir?

- Hipotiroidi (tiroid hormon eksikliği)

- Spastik kolon (irritable bağırsak sendromu)

- Tuvalet ihtiyacının karşılanamayıp sürekli ertelenmek durumunda kalınması (genel tuvaletlerin rahat kullanılamaması, hijyenik sebepler)

- Yeterli su içilmemesi

- Fazla miktarda işlenmiş gıda tüketmek. İşlenmiş gıdaların lif içerikleri düşüktür. Bu nedenle kabızlığa neden olurlar

- Gebelik

- İleri yaş

- Sağlıklı taze gıdaya ulaşılamaması

Magnezyum eksikliği

- Yeni cerrahi operasyon geçirilmiş olması

- Hareketsizliğe, yaşlılığa ve hastalığa bağlı olarak karın kaslarının güçsüzlüğü ve ıkınma gücünde azalma

- Yan etkileri bilinmeden kullanılan ilaçlar.Antidepresanlar, antiasitler, kalsiyum preparatları, tansiyon ilaçları, demir ilaçları, tiroid hormon ilaçları (levotiron), romatizma ilaçları (ibuprofen), aspirin, narkotikler  

 

KABIZLIĞA NEDEN OLAN HASTALIKLAR ŞU ŞEKİLDE GRUPLANDIRILABİLİR:

Bağırsak Geçişini Engelleyen Hastalıklar

Tümorler, Enflamasyon veya Divertikülit, Enflamatuar Bağırsak Hastalıkları ve Anal Fissür, Hemoroid vs gibi ödeme yol açan hastalıklar

Bağırsağın Sinir Sistemini Etkileyen Hastalıklar

Parkinson Hastalığı, Omurilik Yaralanmaları, Beyin Yaralanmaları, Felçler, Otonom Nöropati ve Multiple Skleroz

Dışkılamayı Sağlayan Kasların Hastalıkları

Pelvik kasların güçsüzlüğü veya Pelvik kasların gevşeme ve kasılma uyumsuzluğu (dissinerji)

Hormon Bozuklukları

Hipotiroidi, Diyabet, Hiperparatiroidi ve Gebelik

Kabızlık bağırsak sisteminin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkan  ve toplumda özellikle de kadınlarda yaygın rastlanan bir sorundur. Kabızlığın birçok nedeninin olabileceğini yukarıda söyledim. Bu sebepler göz önüne alınıp etkenler düzeltilmeden yapılacak tüm tedavi yaklaşımları sonuçsuz kalacaktır. Kabızlığın altındaki organik sebepler ortadan kaldırılıp, beslenme ve yaşam şartlarının düzenlenmesi ile ilaç kullanmadan kabızlık sorunu kalıcı olarak çözümlenebilmektedir. Bağırsak florası da bu düzenleme içinde ele alınmalıdır. Kabızlık sorununun çözümü için bağırsakların uyumlu çalışmasını koordine eden otonom sinir sisteminin de dengelenmesi gereklidir. Akupunktur tedavisinin otonom sinir sistemini regüle edici etkisinden kabızlık tedavisinde de faydalanılabilmektedir.

Konunun devamı ve kronik kabızlığa karşı alınması gereken önlemler 2.Bölümde ele alınacaktır.  "Kronik Kabızlık 2.Bölüm için tıklayınız.         

06.Aralık.2015

 

Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir. 

Bizi takip edin
Yeni yazılarımızdan haberdar olmak için , e-posta adresinizi
yazarak web sitemize ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
İLETİŞİM
  • Tunus Caddesi Tokgözoğlu Apt. 63/2 Kavaklıdere / ANKARA
  • +90 (312) 426 11 81
    +90 530 305 14 22
  • balimklinik@yahoo.com
Web sitemizdeki yazılar bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tedavi yerine geçmez. İnternetteki bilgilere dayanılarak yapılan bilinçsiz uygulamalar ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Lütfen tedavinizin yönetilmesi için bir hekime başvurunuz.
Web Tasarım Teknobay.

KVKK'na uygun olarak kullanıcı deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi ziyaret etmekle çerez ve gizlilik politikamızı kabul etmiş sayılırsınız. Daha fazla bilgi edinmek için Gizlilik ve Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.

KABUL ET DAHA FAZLA BİLGİ