Yazarlar: Op.Dr. Tayfun Balım Beyin Cerrahisi Uzmanı BİRİNCİ BÖLÜM Dr.Gökşin Balım İç Hastalıkları-Dahiliye Uzmanı
Bu yazımızı rahmetli Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın aziz hatırasına atfediyoruz. Bunu neden yaptığımızı merak ettiğinizi biliyoruz. Size şimdi anlatacağımız kısa hikayeden sonra sebebini anlayacaksınız.
Tam olarak tarihini hatırlayamıyorum, 3-5 sene kadar önceydi. Yakın bir arkadaşım telefonla beni aradı. Kanser hastası olan babasının durumunun iyi olmadığını, yapılan kemoterapinin de sonlandırıldığını, tedavisini yapan doktorun, babasının birkaç aylık bir ömrünün kaldığını söylediğini, çok çaresiz olduğunu, hastanın yemeden içmeden kesildiğini, zayıflayıp adeta bir deri, bir kemik kaldığını, bu durumun kendisini çok üzdüğünü ve babası için bir şeyler yapmak istediğini söyleyerek benim fikrimi sordu. Ben de bu aşamadan sonra tıbben yapılacak bir şeyin olmadığını ve çok üzüldüğümü söyledim. Arkadaşım yaptığı araştırmalar sonucunda damardan, yüksek doz C vitamini tedavisi yapıldığını ama ülkemizde bu tedaviyi yapan birisini bulamadığını, Almanya’da bu tedaviyi yapan bir klinikle görüştüğünü, ama babasının genel durumunun yurt dışına gitmek için çok uygun olmadığını söyleyerek bu tedaviyi benim yapmamı istedi. Arkadaşıma böyle bir tedavi yönteminden haberdar olduğumu, ancak benim bu konuda daha önce hiç deneyimim olmadığını, o yüzden buna kalkışmayı doğru bulmadığımı söyledim. Yapmam için ısrar edince kendisini kırmamak için konuyu araştıracağımı ve kendisine daha sonra geri döneceğimi söyleyerek telefonu kapattım.
Ne yapabileceğimi düşünüp, araştırırken aklıma birden değerli Ahmet Aydın Hoca geldi. Kendisinin C vitaminiyle ilgili güzel bir yazısını okumuştum, ona danışmaya karar verdim. Hocamıza durumu anlattım ve fikrini sordum. Ahmet Hoca, her zamanki mütevazi kişiliğiyle dinledikten sonra bana; “Bu tedaviyi ben uyguladım ve sonuçları hakkında da deneyimim var. Sen de hastana uygulayabilirsin. Kaybedecek hiçbir şey yok. Çünkü bu tedavinin herhangi bir yan etkisi yok. Sana tedavi ile ilgili faydalanabileceğin kaynakları vereyim, incele ve çekinmeden tedaviye başla” dedi. Sevgili hocamızın verdiği kaynakları inceledikten sonra arkadaşımı aradım ve tedaviyi yapabileceğimizi söyledim. Almanya’dan bu tedavi için üretilmiş olan C vitamini flakonlarını getirterek hastanın tedavisine başladık. İkinci haftanın sonunda hastamızın genel durumunda gözle görülür bir düzelme, iştahında açılma, kilo alma, halsizlik ve ağrı şikayetlerinde azalma gibi şaşırtıcı değişiklikler olmaya başladı. İki, üç ay ancak yaşar denen hastamızın yaşam süresi 1 yıldan daha fazla bir süre devam etti ve daha da önemlisi yaşadığı bu süre oldukça kaliteli idi.
İşte bizim yüksek doz, intra venöz C vitamini (IVC) tedavisi ile tanışmamız bu şekilde oldu. Rahmetli Ahmet Aydın Hocamızın bize olan katkısını da bu vesileyle size aktarmadan geçemedik.
Kanserin, adeta bir salgın hastalık gibi, her geçen gün arttığını gözlemliyoruz. Tıptaki ilerlemelerin bu artışı durdurabildiğini söylemek ise maalesef mümkün değildir. Ölüme en çok sebep olan hastalıklar içinde kanser, koroner kalp hastalıkları ile yarışmaktadır. Son yıllarda bazı kanserlerin tedavisinde ilerleme sağlansa bile maalesef bu başarı her kanser türü için geçerli değildir. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri ise hastanın hayat kalitesine en az kanserin kendisi kadar olumsuz etkide bulunmaktadır. Son yıllarda klasik kanser tedavilerinin yanı sıra kanserde yaşam kalitesini artıracak diğer önlemler üzerinde de daha fazla durulmaya başlanmıştır (1). Yalnızca yaşam süresinin uzatılmasını tek başına bir başarı olarak kabul edebilmek mümkün değildir. Arzu edilen sonuç, yaşam süresinin uzatılması ile birlikte yaşam kalitesinin de düzeltilmesidir. Bir tedavi her ikisini de sağlayabiliyorsa ancak o zaman bu tedavi başarılı olarak kabul edilebilir.
2007 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre damardan verilen yüksek doz C vitamininin son dönem kanser hastalarının yaşam kalitesini bariz olarak artırdığı ifade edilmektedir (2). Bu çalışmaya kemoterapi görmüş olan 20 erkek, 19 kadın toplam 39 adet son dönem kanser hastası alınmıştır. Hastalara 1 hafta boyunca damardan (üç günde bir onar gram) ve ağızdan (günde dörder gram) C vitamini verilmiş ve tedavi bittikten bir hafta sonra hayat kalitesi ile ilgili parametreler tedaviye başlamadan öncekilerle karşılaştırılmıştır. Hayat kalitesi “European Organization for Research and Treatment of Cancer” (EORTC) kuruluşunun belirlediği parametrelere göre ölçülmüş ve C vitamininden sonra global sağlık skalasının belirgin olarak yükseldiği saptanmıştır. Fiziksel, emosyonel, bilişsel ve sosyal anlamda da anlamlı artışlar ve düzelmeler olduğu gözlenmiştir. Bunların yanı sıra yorgunluk, bulantı, kusma, ağrı, nefes darlığı, uyku bozukluğu ve iştah kaybı gibi yakınmalarda da belirgin bir azalma olduğu saptanmıştır. Uygulama sırasında ve sonrasında C vitamini uygulaması ile ilgili olabilecek hiçbir yan etki görülmemiştir. Araştırıcılar damar içi yüksek doz C vitamininin son dönem kanser hastalarının hayat kalitesini yükseltmede ucuz, güvenilir ve etkili bir seçenek olduğunu vurgulayarak makalelerini sonlandırmışlardır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde kanser tedavisinde damardan, yüksek doz C vitamini uygulanmasının etki mekanizmasını açıklayarak, daha ayrıntılı olarak ele alacağız. Konunun rahat anlaşılabilmesi için önce C vitaminiyle ilgili temel kavramlardan biraz bahsetmemiz gerekiyor.
C vitamini (L-askorbik asit, askorbat) insan vücudunda sentezlenemeyen, ancak biyokimyasal birçok işlem için gerekli olan bir besin unsurudur (3). Fizyolojik seviyelerdeki C vitamini vücutta antioksidan etki yaratırken, yüksek dozlara çıkılması durumunda bu kez de oksidan etki göstermekte ve bu sebeple de kanser hücrelerinin yok edilmesinde kullanılabilmektedir (4),(5),(6). İnsanlar C vitaminini kendi vücutlarında sentezleyemediği için bu unsuru besinler ve destek ürünleri yoluyla dışarıdan almak zorundadır. Doğadaki birçok canlı ihtiyacı olan C vitaminini kendi vücudunda sentezleyebilmektedir. Örneğin erişkin bir keçi kendi vücudunda 2.000-15.000 mg (2-15 gram) C vitamini sentezleyebilirken erişkin bir insanın vücudunda 1 miligram bile C vitamini sentezi yapılamamaktadır. Bu dikkat çekici bir durumdur.
Kendi vücutlarında C vitamini sentezleyebilen bitki ve hayvanlar hammadde olarak glikozu kullanırlar. Glikoz molekülü ile C vitamini molekülü birbirine çok benzer yapıdadırlar. ”L-gulonolakton oksidaz” enzimi glikozu C vitaminine dönüştüren enzimdir (7). Peki, glikozdan C vitaminine dönüşüm bu kadar kolay olmasına rağmen neden insanlar ihtiyaçları olan C vitaminini kendi vücutlarında sentezleyemezler? Bunun muhtemel sebebi şöyle izah edilmektedir. İnsan neslinin evriminin bir döneminde bu dönüşümü sağlayan L-gulonolakton oksidaz enzimi mutasyona uğramış ve bu sebeple insanda glikozdan C vitamini sentezi tamamen durmuştur. C vitamini o kadar önemlidir ki, insanlar dışarıdan yiyeceklerle günde en az 30 mg C vitamini alamazlarsa yaşamlarını sürdüremez ve “skorbüt” hastalığından ölürler (8). Tarihte uzun süre taze sebze ve meyve yiyemediği için C vitamini eksikliği yaşayan gemici ve deniz askerlerinde çok yüksek oranda ölüm olduğunu biliyoruz.
" Kanser tedavisinde damardan yüksek doz C vitamini uygulaması etkili bir tedavi seçeneği olabilir. "
C vitamininin vücutta 400’ün üzerinde fonksiyonu vardır. Aşağıda başlıcaları sıralanmıştır.
- Kanserin önlenmesi ve tedavisinde önemli rol oynar
- Enfeksiyonların tedavisi ve önlenmesinde etkisi vardır. Vücutlarında C vitamini sentezleyebilen bütün canlıların bir hastalığa maruz kaldıklarında karaciğer ve böbreklerdeki C vitamini sentezini büyük orada artırdıklarını biliyoruz.
- Güçlü bir antioksidandır ve serbest oksijen radikallerinin temizlenmesinde rol oynar (enfeksiyon, kronik hastalıklar)
- Aterom plaklarının erimesinde etkilidir (damar sertliği)
- LDL reseptör ekspresyonunun artmasını sağlar (damar sertliği)
- LDL oksidasyonunu azaltır (damar sertliği)
- Kollajen sentezinde anahtar bir rolü vardır. Bu sayede kemikler, tendonlar ve bağların güçlenmesini sağlar, ayrıca bel fıtığı gelişmesini, derinin buruşmasını ve kanserin yayılmasını önler.
- Melanin sentezinde rol oynar (saç, deri rengi)
- Tirozinden noradrenalin sentezini artırır (depresyon, hiperaktivite sendromu tedavisi)
- Triptofandan 5-HT (triptofan hidroksilaz) ve serotonin sentezinde görev alır (depresyon tedavisi)
- Karnitin sentezini artırır (kalp kası ve iskelet kası yetersizlikleri)
- Folik asitin aktifleşmesini sağlar (felç, enfarktüs, kanser)
- Safra asidi sentezini artırır (safra taşlarının azaltılması)
- Kolesterol sentezini baskılar
- Şişmanlığın önlenmesinde yardımcıdır
- Seksüel faaliyeti artırmada katkısı vardır
- Ülser ve reflünün azalmasında rol oynar
C vitamininin soğuk algınlığı, nezle ve pek çok başka hastalıkta (kanser, koroner kalp hastalığı) yararlı olduğunu öne süren en önemli kişi Prof. Dr. Linus Pauling’dir. 70 yılı aşan bilimsel kariyerinde Dr. Pauling çok çeşitli ve birbirinden farklı alanlarda çalışmalar yapmıştır. Tıp, genetik hastalıklar, hematoloji, immunoloji, beyin fonksiyonları ve psikiyatri, moleküler evrim, beslenme, tanısal teknoloji, istatistiksel epidemiyoloji ve biyotıp alanlarında pek çok buluşları olan Prof. Pauling, dünyada iki kere Nobel ödülü alabilmiş olan ilk ve tek bilim adamıdır. Dr. Pauling C vitamini ve hastalıklarla ilgili birçok yazı ve kitap da yazmıştır. Bu kitaplardan bir tanesi de 1979 yılında yazdığı“C Vitamini ve Kanser” isimli kitaptır. Bu kitabında yüksek doz C vitamini uygulanmasının kansere karşı etkili olduğunu öne sürüyordu. Bu iddialar, o dönemin bazı hekimleri tarafından uydurma olarak değerlendirilmesine rağmen günümüzde yapılan yeni araştırmalarda da Dr.Pauling’in bulgularını doğrulayan sonuçlar elde edilmiştir. 93 yaşına kadar yaşayan Pauling’in de her gün 10.000 miligram (10 gram) C vitamini kullandığını biliyoruz. Pauling, 1970 ve 1980’li yıllarda Ewan Cameron isimli bir cerrahla birlikte yaptığı çalışmalarda damardan verilen yüksek doz C vitamininin kanserli hastalarda olumlu sonuçlar yarattığını ifade etmektedir (9),(10),(11),(12),(13),(14). Tedavi edici olan günlük C vitamini dozunun ise 10-50 gram arasında olduğu belirtilmektedir.
Yapılan laboratuvar çalışmalarında yüksek doz C vitamininin prostat (15), pankreas (16),(17), karaciğer (18), kolon (19),(20), over ve diğer organ kanserlerinin (21),(22) büyümesini ve yaygınlaşmasını engellediği ve olumlu yönde etkilediği gösterilmiştir (23),(24),(25). Yüksek doz C vitamininin kanser hastalarının yaşam kalitesini artırdığı ayrıca fiziksel, mental, emosyonel fonksiyonlar ve bulantı, kusma, ağrı, iştah kaybı ve yorgunluk gibi şikayetler üzerinde de olumlu yönde etkisi olduğu ifade edilmektedir.
C vitamini uygulamasının kanser tedavisinde etkili olmadığı yönünde yapılan araştırmalar da vardır. Ancak olumsuz görüş belirten bu çalışmaların birçoğunda C vitamini ağız yoluyla uygulanmıştır. Halbuki ağız yoluyla verilmesi durumunda C vitamininin kanda hiçbir zaman etkili doza yükseltilemeyeceğini iyi biliyoruz. C vitamininin kanser hücrelerini tahrip edebilmesi için kan seviyesinin 1000 µmol/L’nin üzerinde olması gerekir. Ancak bu seviyenin üzerinde kanser hücrelerine toksik etki yaratan serbest radikaller ve askorbil radikalleri oluşabilir. Bu oksidatif hasar normal hücrelerin antioksidan sistemleri ile tamir edilebilirken, aerobik metabolizmaya sahip olmayan kanser hücreleri bunu yapamaz (26),(27),(28). Ağızdan C vitamini alarak bu kan seviyelerini elde edebilmek mümkün değildir. Ayrıca oral alınan yüksek doz C vitamini karın ağrısı, ishal ve gazlanma gibi mide bağırsak şikayetlerine de yol açabilir. Bu sebeple ağızdan yüksek doz C vitamini uygulayabilmek teknik olarak mümkün değildir. Damar yolundan, kısa sürede ve yüksek dozda C vitamini verilmesi durumunda kan seviyesi hızlı bir şekilde yükselmekte ve bu yolla kanser hücrelerini etkileyecek C vitamini seviyelerine ulaşılabilmektedir (29),(30).
Yazının devamı için (2.Bölüm) TIKLAYINIZ. >>>>
YÜKSEK DOZ C VİTAMİNİ KANSER HÜCRELERİNİ NASIL ETKİLER?
C VİTAMİNİNİN KANSER ÜZERİNE OLAN DİĞER ETKİLERİ NELERDİR?
DAMAR İÇİ YÜKSEK DOZ C VİTAMİNİ TEDAVİSİNİ NASIL YAPIYORUZ?
HANGİ HASTALARDA YÜKSEK DOZ C VİTAMİNİ KULLANILMAZ?
2. BÖLÜMDE DEVAM EDECEĞİZ.
29.Ocak.2017
Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazarlara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.