PAYLAŞ

Düşük Doz Naltrexone Otoimmün Hastalıkların Tedavisinde Etkili Bir Seçenek Olabilir mi?

Bu makale 114232 kişi tarafından görüntülenmiştir.

DÜŞÜK DOZ NALTREXONE – LDN (LOW-DOSE NALTREXONE)

OTOİMMÜN HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE ETKİLİ BİR SEÇENEK OLABİLİR Mİ?

Bağışıklık sisteminin asıl görevi vücudu dıştan gelen zararlı ve yabancı unsurlara karşı korumaktır. Bu görevi “antikor” adı verilen özelleşmiş bağışıklık hücreleri yerine getirir. Savunma görevinin sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için hangi unsurların vücudun normal yapısına ait olduğunu ve hangilerinin ise yabancı ve zararlı unsurlar olduğunun bağışıklık hücreleri tarafından ayırt edilebilmesi gerekmektedir. Dost ve düşman ayırımını yapma yeteneğinin çeşitli nedenlerden dolayı bozulması durumunda vücudun kendi dokularına karşı gelişen antikorlar (otoantikor) organlara zarar vermeye başlar. Böyle bir durumda otoimmün hastalıklar adını verdiğimiz ve sayıları 80’den fazla olan değişik hastalıklar ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi çeşitli iç ve dış faktörlerden etkilenen dinamik bir sistemdir. Bu sistemin düzgün çalışmasında vücuttaki birçok kimyasal molekülün de pozitif veya negatif yönde etkisinin olduğunu bilmekteyiz. 

Endorfinler hem bağışıklık sistemi üzerinde düzenleyici (modülatör) etkileri hem de ağrı kesici özellikleri olan vücut kimyasallarındandır. Birçok takipçimin endorfin kelimesine önceden de aşina olduğunu sanıyorum. Hani kendinizi iyi hissetmenizi ve mutlu olmanızı sağlayan vücudunuzdaki o maddeler var ya; işte onlar aynı zamanda bağışıklık hücrelerinin de sağlıklı çalışmasına ve ağrılarınızın ortadan kalkmasına olumlu etki yapıyorlar. Endorfinlerin ayrıca enflamasyon yaratan sitokinleri azalttığını ve doku iyileşmesini de olumlu yönde etkilediğini biliyoruz. Bağışıklıkla ilgili hücrelerin tamamında endorfin reseptörlerinin (opioid reseptörü) bulunması immün sistemle endorfinler arasında kuvvetli bir etkileşim olduğunun göstergesi olarak kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalarda otoimmün etyolojili bir hastalığı ya da diğer kronik hastalıkları olan kişilerin endorfin seviyelerinin sağlıklı insanlara kıyasla daha düşük olduğu saptanmıştır. Endorfin salgılanmasını azaltan kronik stres, anksiyete, depresyon, kronik yorgunluk, uykusuzluk, kronik alkol kullanımı vs. gibi birçok sebebin bağışıklık sistemini de olumsuz yönde etkilediğini ve hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırdığını iyi biliyoruz. Eğer otoimmün bir hastalığınız veya kronik ağrılı bir durumunuz varsa endorfin seviyenizi yükselten her türlü uygulama şikayetleriniz üzerinde olumlu etkide bulunacaktır.

" Düşük doz Naltrexone (LDN) otoimmün hastalıkların tedavisinde etkili bir seçenek olabilir mi? "

Düşük dozlarda uygulanan “Naltrexone” un endorfin seviyesini yükselttiği, bu yolla da immün sistem üzerinde dengeleyici bir etki yaratarak enflamasyonun düzelmesine katkıda bulunduğu ve bu etkilerinden dolayı naltrekson’un otoimmün hastalıklar ve diğer kronik enflamatuvar etyolojili hastalıkların tedavisinde etkin bir şekilde kullanılabileceğini ifade eden değişik tıbbi kaynaklar mevcuttur.    

Naltrexone nedir? Kronik enflamatuvar hastalıklardaki tedavi edici etkisi nasıl anlaşılmıştır?

Naltrexone 60’lı yıllarda geliştirilmiş olan bir kimyasal moleküldür. Bu maddenin özelliği endorfinlerin bağlandığı “opiat” reseptörlerine bağlanması ve bu reseptörleri bloke etmesidir. Bu özelliğinden dolayı ilk olarak morfin ve eroin gibi narkotik maddelerin bağımlılarının tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Reseptörler hormonların ve hormon benzeri vücut kimyasallarının hücrelerdeki özel bağlantı noktalarıdır. Hormonlar ve benzeri moleküller ancak kendilerine ait reseptörlere bağlandıkları zaman etkilerini gösterebilirler. Reseptörleri bir kapının kilidi gibi düşünürsek hormon yapısındaki maddeleri de anahtara benzetebiliriz. Her anahtar nasıl kendine ait olan kilidi açabiliyorsa vücut kimyasalları da ancak kendilerine ait olan reseptörlere bağlandıklarında hücrede etki yaratabilirler. 

80’li yıllarda Amerikalı bir nörolog olan Dr. Bernard Bihari uyuşturucu bağımlısı olan hastaların tedavisi ile ilgilenirken bu hastalarda aynı zamanda hücresel immün yetmezlikle karakterize olan AIDS (Acquired İmmune Deficiency Syndrome) hastalığının da sıklıkla görüldüğünü gözlemlemiş ve opioidlerle bağışıklık sistemi arasındaki bu ilişki dikkatini çekmiştir. Morfin ve eroin gibi uyuşturucu maddeler kimyasal yapı olarak vücutta sentezlenen endorfinlere benzerler. Bunların tümüne “opiodler” denmektedir. Morfin ve eroine “dışarıdan alınan opioid” anlamına gelen “eksojen opioidler”, endorfinlere de “vücut içinde sentezlenen opioid” anlamına gelen “endojen opioidler”adı verilmiştir. Eksojen ve endojen opioidler her ne kadar kimyasal yapı olarak birbirlerine benzeseler de vücuttaki etkileri oldukça farklıdır. Örneğin endorfinler bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirirken, eksojen opioidler (uyuşturucu maddeler) bunun tam tersi bir etkiyle bağışıklık sistemini baskılayıp, çökertirler. Eksojen opioidler, endorfinlerle aynı reseptör üzerinden etki yaratırlar. Uyuşturucu madde veya ilaç şeklinde alınan opioidler endorfinlerin de kullandığı reseptörleri işgal ederek kapatırlar ve endorfinlerin etki göstermelerini de engellerler. Bu sebepten dolayı uyuşturucu bağımlılarında endorfinlerin immün sistem üzerindeki olumlu etkileri engellenmekte ve bu hastalarda hücresel immün yetmezlikle karakterize olan AIDS hastalığının da dahil olduğu bağışıklıkla ilgili birçok hastalığın ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Dr.Bihari yaptığı çalışmalar sonrasında ilginç başka bir sonuca daha ulaşmıştır. Çok düşük dozlarda naltrexone uygulanmasını takiben birkaç saatlik kısa sürelerle opiat reseptörlerinin bloke edilmesi durumunda vücudun bu duruma adapte olabilmek için endorfin salınımını artırdığını gözlemlemiştir. Yapılan laboratuvar analizlerinde çok düşük dozlarda naltrexone kullanımını takip eden 20 saatlik süre içinde endorfinlerin  % 200-300  gibi büyük oranlarda bir artış gösterdiği saptanmıştır. Vücuttaki bu endorfin artışının immün sistemi dengeleyip, düzenlediğini ve bu etkisinden dolayı da “düşük doz naltrexone-(LDN)” tedavisinin otoimmün hastalıklar da dahil olmak üzere bütün kronik enflamatuvar etyolojili hastalıkların tedavisinde etkili bir tedavi ajanı olarak kullanılabileceği ifade edilmektedir. 

Aşağıda sıralayacağımız hastalıklarda düşük doz naltrexone tedavisinin ek bir tedavi alternatifi olarak kullanılabileceği ifade edilmektedir. 

- Hashimoto tiroiditi

- Graves Hastalığı

- Crohn hastalığı

- Çölyak hastalığı

- Ülseratif kolit

- İrritabıl bağırsak sendromu (İBS)

- Romatoid artrit

- Sjögren hastalığı

- Otoimmün hepatit

- Fibromiyalji

- Kronik ağrılı durumlar

- Kronik yorgunluk sendromu

- Lyme hastalığı

- Multipl skleroz

- Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS)

- Parkinson hastalığı

- Alzheimer hastalığı

- Lupus

- Psoriasis

- Otizm

Şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki; saydığım bu hastalıkların tedavisinde nalteroxone’un etkisi doğrudan bir etki değil, dolaylı bir etkidir. Naltrexone’u endorfin salınımını artırmak için vücuda verilen bir uyarı gibi düşünmek daha doğru olacaktır. Vücuda bu uyarı verildikten sonra eğer vücut yeterince endorfin salgılayabilecek durumda ise bu hastalarda daha iyi sonuç alınabilmektedir. Endorfin artışı sağlayamayacak durumda olanlarda ise nalteroxone tedavisinden beklenen olumlu sonuç elde edilememektedir. Düşük doz naltrexone tedavisinde en önemli nokta tedavi dozunun belirlenmesidir.  İlacın gereğinden daha yüksek dozda kullanılması durumunda opioid reseptörleri uzun süreli olarak bloke olduğunda beklenen fayda tamamen ortadan kalkmaktadır. 

Otoimmün hastalıkların da içinde bulunduğu tüm kronik enflamatuvar hastalıkların görülme sıklığı son yıllarda büyük bir hızla artmaktadır. Bu artışın altında beslenme yanlışları, gıda intoleransları, disbiyozis (bağırsak flora bozuklukları), kronik toksin birikimleri, vücut için elzem olan vitamin ve minerallere ait eksiklikler, gen mutasyonları vs. gibi birçok sebebin olabileceğini daha önceki yazılarımda sizlere ayrıntılı olarak anlatmıştım. Yeri gelmişken bu noktada sizlere önemli başka bir bilginin mekanizmasından da bahsetmek istiyorum. Buğdaygillerde bulunan gluten ve süt ürünlerinde bulunan kazein gibi proteinlerin otoimmün hastalıklara yol açabileceğini biliyoruz. Glutenin yapısında bulunan “glutenomorfin” ve kazeinin yapısında bulunan “kazeinomorfin ”isimli maddeler kimyasal yapı olarak morfine benzeyen moleküllerdir. Bu iki maddeyi içeren gıdalar yoğun olarak tüketildiğinde tıpkı morfin gibi hücrelerdeki opioid reseptörlerine bağlanarak endorfinlerin olumlu etkilerini engelleyebilmekte ve immün sistemi baskılayabilmektedir. Otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasında gluten ve kazeinin size anlattığım bu ikinci mekanizma üzerinden de etkisinin olabileceğini bilmenizi isterim. Glutenomorfin ve kazeomorfin ayrıca bağımlılık yapma potansiyeli de taşımaktadır. Ekmek ve peynirden vazgeçmekte neden zorlandığınızı şimdi daha iyi değerlendirebileceğinizi düşünüyorum. Endorfinlerin değişik mekanizmalar aracılığıyla immün sistem üzerinde düzenleyici ve dengeleyici etkilerinin olduğunu yukarıda size anlatmıştım. Opioid reseptörlerini bloke eden eroin ve morfin kadar olmasa da glutenomorfin ve kazeinomorfinin de yoğun olarak tüketilmesi durumunda immün sistemi baskılayabileceğini ve bağışıklık mekanizması üzerinde olumsuz etkide bulunabileceğini altını çizerek vurgulamak istiyorum.  Endorfin salınımını artıran faktörlerin ise bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etki yarattığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. 

Fonksiyonel tıbbın bakış açısına göre tedavinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini her vesile ile vurgulamaktayız. Yalnızca bir ilaç veya bir önlemin kronik enflamatuvar hastalıkların tedavisinde mucize yaratmasını beklemek hayalcilik olacaktır. Otoimmün hastalıklar ve kronik enflamatuvar etyolojili diğer hastalıkların tedavisinde düşük doz naltrexone’un diğer tedavi önlemleriyle birlikte kombine olarak kullanılması durumunda tedavinin seyrine olumlu katkıda bulunabileceğine dair yayınlar mevcuttur. 

20.Eylül.2017 Yazarlar: Op.Dr. Tayfun Balım Beyin Cerrahisi Uzmanı, Dr. Gökşin Balım İç Hastalıkları-Dahiliye Uzmanı

 

KONU İLE İLGİLİ ÖNERİLEN DİĞER YAZILARIMIZ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERE TIKLAYINIZ: 

1- Otoimmun Hastalıklar       

2- Fibromiyalji Sendromu

3- Lyme Hastalığının Birçok Hastalığı Taklit Edebileceğini Biliyor Musunuz?

4- Enflamasyon Nedir?

5- Haşimato (Hashimoto Tiroiditi) Tedavi Edilebilen Bir Hastalıktır

6- Graves Hastalığı

7- SIBO (İnce Bağırsakta Aşırı Bakteri Üremesi)

 

Yasal Uyarı: Bu makale özgün bir yazı olup telif hakkı yazarlara aittir. Kopyalanarak başka mecralarda kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulacaktır. Kopyalanmadan sayfamıza link verilebilir.

Kaynakça ve Referansları Göster
Diğer Okuyucu Yorumları
Test

Form Gönderimi

Tamam

Bizi takip edin
Yeni yazılarımızdan haberdar olmak için , e-posta adresinizi
yazarak web sitemize ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
İLETİŞİM
  • Tunus Caddesi Tokgözoğlu Apt. 63/2 Kavaklıdere / ANKARA
  • +90 (312) 426 11 81
    +90 530 305 14 22
  • balimklinik@yahoo.com
Web sitemizdeki yazılar bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tedavi yerine geçmez. İnternetteki bilgilere dayanılarak yapılan bilinçsiz uygulamalar ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Lütfen tedavinizin yönetilmesi için bir hekime başvurunuz.
Web Tasarım Teknobay.

KVKK'na uygun olarak kullanıcı deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi ziyaret etmekle çerez ve gizlilik politikamızı kabul etmiş sayılırsınız. Daha fazla bilgi edinmek için Gizlilik ve Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.

KABUL ET DAHA FAZLA BİLGİ